Sadece Gerçek logo

Orta Çağ’dan günümüze Nekrofili (Ölüsevicilik)

Orta Çağ'dan günümüze Nekrofili (Ölüsevicilik)

Nekrofili yani Ölüseviciliğin mitolojideki yerini aktardıktan sonra tarihteki yerini incelemeye bu yazıda devam edeceğiz. Nekrofili, olayları içinde en ilgi çekici olanlarını kronolojik biçimde Orta Çağ’dan Günümüze inceleyelim.

Orta Çağ’da Nekrofili

1533 yılında Britanya Kralı VIII. Henry (1491-1547), içinde nekrofili eylemlerinin de bulunduğu çeşitli cinsel suçları kapsayan bir sodomi yasasını hayata geçirmiştir. Bu açıdan bakacak olursak nekrofilinin hukuken ilk defa bu tarihte yasaklandığını söylemek yanlış bir analiz olmayacaktır.



Yasaya göre nekrofilik eylemleri gerçekleştiren kişilerin suçları onaylandığında idam edilmelerine karar verilmesiyle birlikte yasanın genellikle nekrozoofili (ölü hayvanlarla cinsel ilişkiden haz alma) hadiselerini de kapsıyor olması şaşırtıcıdır. Yasada ölü olan keçi, at, akrep, kaplan, yarım balık ve yarım insan bedenleriyle cinsel ilişkiye girme eylemi detaylıca aktarılmakta ve yasaklanmaktadır. Hayata geçirilen bu yasa Orta Çağ döneminde de nekrofili hadiselerinin şaşırtıcı biçimde var olduğunu ortaya koymaktadır.

Yakın Çağ’dan Günümüze Nekrofili

19.yüzyılın ilk yarısında meydana gelen çok sayıdaki nekrofili eylemlerden dolayı Katolik Kilisesi, ölü bir kadın cesedi ile ilişkiye girmenin en kötü ve en kirli günahlardan biri olduğunu bir vaazında belirtme ihtiyacı hissetmiştir. 19.yüzyılın ikinci yarısında en kötü şöhrete sahip nekrofilik eylemler gösteren Fransız Henry Blot (1860-?) olmuştur. 25 Mart 1886’da Blot, bir şehir mezarlığına girerek yakın bir zaman önce ölüp buraya gömülen dansçı bir kızın cesedini mezardan çıkartmış ve cinsel ilişkiye girmiştir. Eylemi gerçekleştirdikten sonra mezar başında yakalanan Blot, tutuklandıktan sonra kendisini “kan içme ihtiyacı olduğunu” söyleyerek savunmuştur. “Her erkek bu zevki tatmalıdır” açıklamasını yapan Blot, mahkeme kararıyla hapis cezasına mahkum edilmiş, bir süre hapiste kaldıktan sonra firar ederek kayıplara karışmıştır. Henry Blot’un bu tarihten sonra ne yaptığı bilinmemektedir.

Tarihte ünlü mezar hırsızlarından biri olarak bilinen Fransız Victor Ardisson (1872-?), çocukluğunda idrar fetişisti olduğu için kadın tuvaletlerine gizlice girerek kapıların altından izleme eğilimleri göstermiştir. 19 yaşındayken cesetleri mezarlardan çıkartıp onlarla seksüel ilişkiler kuran Ardisson, mezarcılık işinde çalışmaya başlamıştır. Nekrofilik eylemlerini gizleyen ve tutuklandıktan sonra yaklaşık 100’ün üzerinde cesede tecavüz ettiği saptanan Ardisson’un, yeni defnedilen cesetlerin kanlarını da içtiği tespit edilmiştir. Bu olayların Fransa’nın La Muy bölgesinde yaşanmasından dolayı halk arasında Ardisson’a “La Muy Vampiri” adı takılmıştır. Önceden kadavrada da çalıştığı öğrenilen Ardisson’un buradaki cesetlerle de cinsel ilişkiye girdiği ortaya çıkmış, komşularının şikayetleri üzerine evine baskın yapan polisler Ardisson’u 3 yaşındaki bir kız çocuğuna ait olan ve kafası gövdeden ayrılmış, çürümüş bir cesede oral seks yaptırmaya çalışırken yakalamıştır. Dönemin ünlü psikiyatrları tarafından incelenen Ardisson’a “sadist bir nekrofili” tanısı konulmuştur. Küçük kızın bedeni için “Benim küçük gelinim” açıklaması yapan Ardisson’un bu tarihten sonra akıbeti hakkında sağlıklı bir bilgi bulunmamaktadır.



Tarihte bilinen bir başka nekrofili davası ise “Montparnasse Vampiri” adıyla bilinen Sergeant Bertrand sayesinde popüler olmuştur. Bertrand 1800’lerin sonlarında Paris’te cesetlerle ilişkiye girmesi ve cesetlere ihtiyacı olduğu için cinayet işlemesiyle kenti terörize etmiştir. Takma adı olan Montparnasse’yi ise aynı isimli mezarlıktan çaldığı cesetlerden dolayı almıştır.Nekrofili kelimesini ilk defa bilim dilinde kullanan kişi Belçikalı psikiyatr Joseph Guislain (1797-1860) olmuştur. Özellikle Orta Çağ ve Yakın Çağ dönemlerinde bilimsel ve tıbbi çalışmalar yapmak maksadıyla insanların cesetlerinin mezarlardan kaçırıldığı gerçeğini de göz önünde bulunduracak olursak kimi insanlar cesetler için sadece cinsel ilişki anlamında kullanılırken kimileri içinde sadece tıbbi amaçlı kullanılıyordu. Hatta o kadar ileri gidilmişti ki, insan anatomisini incelemek üzere kaçırılan cesetler yerine insan öldürme yoluna bile gidilmiştir.

Seri Cinayetlerde Nekrofili Eylemi

Özellikle Amerikan nekrofilleri arasında en kötü şöhrete sahip olan isim Ed Gein(1906-1984)’dir. Gein, canlı kadınlarla ilgilenmez aksine cesetleri mezarlardan çıkartıp onlarla ilişkiye giren bir katildir. Bir diğer nekrofili olayı Ted Bundy (1946-1989) ile anılmıştır. Bundy, geceleri genç kadınların evlerine giriyor, onlara işkence altında tecavüz ettikten sonra öldürüyordu. Bu şekilde 28 kadını öldüren Ted Bundy, cesetlerin üzerinde bıraktığı diş izleri sayesinde yakalanabilmiştir. Kadınları öldürdükten sonra cesetlerine de tecavüz ettiği anlaşılan Bundy’nin karısının ifadesine göre bir gece karısıyla birlikte olmak istemiş ancak fantezi amacıyla ondan ölü gibi durmasını ve asla kımıldamamasını istemiştir. Bir diğer nekrofilik örnek ise Los Angeles eyaletinde “Gece Avcısı” adıyla bilinen Richard Ramirez (1960-)’dir. Gece yarısı evlere gizlice girerek yaşları 30 ile 83 arasındaki kurbanlarını türlü işkencelerle öldüren Ramirez, öldürdüğü bazı kadınların cesetlerine tecavüz etmiş hatta öldürdüğü bir kadının gözlerini çıkartarak anı olması amacıyla yanında götürmüştür.

Bunlar içinde ilgi çeken bir diğer nekrofilik katil, Edmund Kemper (1948-) idi. Kemper, çocukluğunda bir gaz odasında boğuluyormuş gibi davranarak ölü taklidi yapar ve bıçağıyla öldürüp parçalara ayırdığı bir kadının ölüsünü gizlice evine getirirdi. Öldürdüğü genç bir kızın cesedini gizlice evine getirmiş ve günlerce iç organlarıyla cinsel ilişkiye girmiştir. Katlettiği bütün kadınların cesetlerinin kafasını koparan Kemper, bedenleriyle sürekli olarak cinsel ilişki kurmuştur. 8 cinayetten tutuklanan Kemper, kendisine hangi cezanın verilmesini uygun bulacağı sorulduğunda mahkeme salonunda “İşkence ile ölüm” demesiyle herkesi şaşırtmış ve ömür boyu hapis cezasına çarptırılmıştır. “Goril Katil” lakaplı Earl Leonard Nelson (1897-1928)’da öldürdüğü kadınların üzerinde bir dizi cinsel eylemlerde bulunduktan sonra cesetleri ilginç yerlere saklamasıyla bilinmektedir.

Nekrofilik cinayetler konusunda tarihe geçen en ağır iki dava mevcuttur. Biri Dennis Nilsen (1945-)’dir. İngiliz seri katil Nilsen, çocukluğunda bir boy aynasının karşısına geçip bembeyaz pudrayla kendisini bir ceset görünümüne sokarak mastürbasyon yapmasıyla bilinmektedir. Nilsen, öldürdüğü cesetleri parçalara ayırıyor, onlara bakıp mastürbasyon yapıyor ve bir noktada ceset parçalarını yeme eğilimi gösteriyordu. 1983’te çıktığı mahkemede ömür boyu hapis cezasına çarptırılmıştır. İkinci en ağır ve popüler nekrofilik katil, Jeffrey Dahmer (1960-1994)’dir. Genellikle özellikleri siyahi ve homoseksüel olan erkekleri öldüren Dahmer, cesetlerden parçalar koparıyor, onlarla oyunlar oynuyor, cinsel ilişkiye giriyor, her bir kurbanından parçalar saklıyor ve tüketmek için yiyordu. 17 kişiyi öldüren Dahmer, bütün kurbanları üzerinde nekrofilik eylemler düzenlemiştir.Jeffrey Dahmer hapishanedeyken iki kez saldırıya uğramıştı. Birinde hafif yaralarla atlatmış ancak 28 Kasım 1994’te hapishanenin çamaşırhanesinde zenci bir mahkum tarafından demir sopayla kafasına vurulmak suretiyle öldürülmüştür.

Nekrofili katil Jeffry Dahmer
Nekrofili katil Jeffry Dahmer
Bunu neden paylaştın amacın ne diyebilirsiniz. Burada iki amacım var birincisi insanların sapkınlıkta ne kadar ileri gidebileceği, ikincisi ise bu sapıklığın, genelde masonlarla alakası bulunmasının bilinmesi amacıyladır.


Dipnotlar 

AGGRAWAL, Anil (2010). Necrophilia: Forensic and Medico-legal Aspects. CRC Press: USA.VIRTUE, Sheikh (2007). Masonik Cinayetler. Yeşil Elma Yayıncılık: İstanbul.

Bizi Takip Edin
Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipiscing elit, sed do eiusmod tempor incididunt ut labore et dolore