Sadece Gerçek logo

Deli Yürek, Kurtlar Vadisi ve Türk Akımı Doğal Gaz Projesi

Deli Yürek, Kurtlar Vadisi ve Türk Akımı Doğalgaz Projesi

Bu sıralar nostalji rüzgarı esiyor hayatımda. Geçmiş dizilere, olaylara ve haberlere bakıyorum. Böyle araştırma yaparken çocukluğumun kahramanlarından olan Yusuf Miroğlu karakterinin canlandırıldığı, Deli Yürek dizisi çıktı karşıma, bölümleri biraz irdeleyince, çocukken anlam veremediğimiz şeyler, şimdilerde yaşanan olayların kaybolmuş yapboz parçaları gibi adeta. Gelin biraz Deli Yürek hakkında bilgi verelim.

1998 yapımı olan Deli Yürek adlı dizinin yapımcısı Osman amcadır(!) Osman amca(!) dediğimiz kişi Osman Sınav’dır. Deli Yürek, Kurtlar Vadisi dizisinin prototipidir. 1998 yılında başlayan ve 2002 yılında biten bu dizide, emsalleri olan; Sağır Oda ve Kurtlar Vadisi’nde olduğu gibi derin gerçeklere üstü kapalı değinmektedir.

Geçtiğimiz günlerde Türk Akımı projenin açılışı yapıldı. Türk akımı denilen bu proje, Karadeniz üzerinden Rus gazını Türkiye’de depolayıp oradan da Avrupa’ya yayılması için, Amerika’nın Nabucco Projesi’nin alternatifi olan bir projeydi. Projenin detaylarına girmeden önce biraz daha Deli Yürek dizisinin karakterleri ve konusu hakkında detaylar verelim.

Deli Yürek, dizideki Yusuf Miroğlu’na verilen bir lakaptır. Yusuf Miroğlu karakterini ise Kenan İmirzalıoğlu oynamaktadır. Yusuf Miroğlu karakteri, ülkesini seven, ahlaklı, dürüst ve Güneydoğu’da askerliğini yapan başarılı bir askerdir. Askerden izne geldiğinde, kamuya açık bir alanda düzenlenen terörist saldırısını neredeyse tek başına engeller. Olayın kamera ile görüntülenmesi ile ülkede kahraman olur fakat bunun yanında istihbarat birimlerinin de dikkatini çeker.

Yusuf, dizide Kara Hamit olarak bilinen kabadayıyı küçüklüğünden beri sevmektedir. Birgün mahalle de Kara Hamit’in düşmanı Kesik Recep, ona suikast düzenler fakat Yusuf, bunun farkına varır ve olayı önler. Bunun üzerine Kara Hamid, Yusuf’u yanında çalıştırmak ister. Yusuf, Kara Hamit’in Nissan otomotiv bayisi işlettiğini sanıyor, karanlık işlerini bilmiyordur. Yusuf’un aşık olduğu güzel bir öğretmen vardır. Adı da Feraye. Feraye’nin babası Gürkan, Uluhanlar Holding’in sahibidir. Ancak holdingin hissedarları arasında; Gürkan’ın ikinci karısı olan Aslı, hırslı ve kaypak bir karakter olan Savaş Doğan ve Feraye de bulunmaktadır.

Dizide “birim” diye adı geçen bir de istihbarat kurumu var ki bu kurumun başında da Ağabey lakaplı birisi bulunmakta. Devlet, özel sektör, mafya kesişiminin yaşandığı bir rant kavgasıyla devam eden dizide; Nişancıdüzü adıyla geçen bir arazi bulunmakta. Bu arazi günümüzde neresidir, Beylikdüzü mü yoksa başka bir yer mi kastedilmiştir? Bunu bilemiyoruz fakat bu rant kavgasında, Gürkan ve Kara Hamit anlaşamaz. Savaş Doğan ise “birim” diye anılan devlet kurumunun yönlendirmesiyle Gürkan’ı Hamit’e karşı kışkırtır. Kara Hamit, Gürkan’ı öldürmeye karar verir ve bunu uygularken, Gürkan’la birlikte Yusuf’un sevdiği kız olan Feraye’de ölür. Bunun üzerine Yusuf’ta olayların içinde bulur kendisini.

 

Deli Yürek hakkındaki gazete küpürleri - Bizim Robinler - Kenan İmirzalıoğlu - Zeynep Tokuş

Olaylar ilerledikçe; birim adı verilen örgütün, özgürlük ve bağımsızlık naraları atsa da tepeden CİA’e yani Amerika’ya bağlı olduğu gerçeği dizide alttan alta işlenilmekte. Dizi de Nişancıdüzü konusunun yanısıra Transbank denilen bir banka hortumlama konusu da işlenmekte. Geçmişte Türkiye’de birçok banka hortumlandı. Dizide bankanın yönetim kurulu ve finansman desteğini devlet menfaatleri doğrultusunda, birim adı verilen teşkilat oluştururken, başında da Ağabey lakaplı birimin başkanı vardır.

Ağabey’in birim adını verdiği kurum Yusuf gibi bir adamı kendi kurumun katmak ister fakat Yusuf bu pis işlere girmek istemez. Yusuf her ne kadar kaçsa da Transbank olayında da kendisini olayın içinde bulur. Transbank’ı böyle kurmayı planlayan Ağabey’i bir süpriz beklemektedir. Ağabey’in hiç beklemediği bir anda birim denilen örgütün başına, bir süreliğine Ağabey’in rakibi olan Turgay Atacan geçmiştir. Turgay, Ağabey’den habersiz Transbank’ın yönetim kurulu başkanlığına, kendi adamı Timur’u getirmeyi başarmış ve bankayı hortumlamıştır. Bu skandal, Yusuf’un gayretleriyle patlayınca, Turgay görevden alınmıştır. Bunun üzerine ise Turgay’ı Ruslar kullanmaya başlar.

Rus istihbaratı KGB, Turgay Atacan’a Türkiye’de Mavi Geçiş Projesi’nin gerçekleşmesine konferansları ve bildirileriyle engel olan bir profesörün öldürülmesi işini verir. Yani doğrudan kendisi değil de taşeron kullanırlar. Turgay para karşılığı bu işi yapar ve profesörü öldürür. Ancak profesörle daha önce tanışan ve dediklerini haklı bulan Yusuf bu olayı da ortaya çıkarır. Profesör ise Yusuf Miroğlu’nun avukatı Ayşegül’ün amcasıdır. Ayşegül’ün amcası Mavi Geçiş Projesi’nin altında geçen boruların, Karadeniz’e uygun olmadığını ve ömürlerinin uzun olmadığını savunurdu. Ayrıca dizide profesör Karadeniz’de ekosistemin de zarar göreceğini söylüyordu.

Olaya geniş perspektiften bakılırsa, bu Rusya’nın aleyhine hareketler, Amerika’nın Nabucco projesine omuz vermek sayılabilirdi. Türkiye bir NATO ülkesidir. Dolayısıyla Amerika’ya bağımlıdır fakat şu günlerde Rusya’ya yanaşmaya devam etmekteyiz. Gelin dizide Mavi Geçiş Projesi’nin gerçekte ne olduğuna bir göz atalım.

Mavi Akım Projesi dizideki adıyla Mavi Geçiş Projesi

Mavi Akım Rusya’dan Türkiye’ye doğal gaz nakletmek için Karadeniz geçişli büyük boru hattıdır. Boru hattı merkezi Hollanda olan Rus Gazprom ve İtalyan ENI ortaklığıyla kurulan Blue Stream Pipeline B.V. tarafından inşa edilmiştir. Blue Stream Pipeline B.V. boru hattının deniz bölümünün ve Beregovaya kompresör istasyonunun sahibidir, Gazprom boru hattının Rus topraklarında kalan bölümünün işletmesini üstenmiş olup Türk topraklarında bulunan bölümün işletmesi ise Türk enerji şirketi BOTAŞ tarafından gerçekleştirilmektedir. Gazprom’un boru hattını inşa etmesindeki amacı Rus gaz iletim hatlarını arttırmak ve Türkiye’nin üçüncü ülkelerle enerji anlaşmaları yapmasına engel olmaktır.

Mavi Akım Projesi - Tayyip Erdoğan- Silvio Berlusconi - Vladimir Putin

Mavi Akım hattının uzunluğu 1213 kilometre olup, Şubat 2003 tarihinde açıldı. Açılış törenine, Recep Tayyip Erdoğan’la birlikte, Vladimir Putin ile Silvio Berlusconi katılmıştır. Mavi Akım projesi, Ankara ile Moskova arasında 1997 yılında imzalanan anlaşmaya göre, 25 yıl süreyle, Türkiye’nin Rusya’dan yılda 16 milyar metre küp doğalgaz satın almasını öngörüyor.1213 kilometre uzunluğunda doğalgazı taşıyan boru hattının, yaklaşık 380 kilometresi, Karadeniz’in altından geçmektedir. Deniz altındaki boru hattı, 2150 metre derinlikle, yeryüzünün en derindeki boru hattıdır. Hattın yapımını, İtalyan ENİ şirketi üstlenmişti. Yıllık 16 milyar metre küp kapasiteli boru hattından Türkiye, 2002 yılı sonundan bu yana gaz almaktadır.

Mavi Akım Projesi’nde Yolsuzluk İddiaları

Mavi Akım projesi, yaklaşık 10 yıldır Türkiye gündeminde. Proje hakkında çeşitli yolsuzluk iddiaları ortaya atılmıştır. Yolsuzluk iddiaları nedeniyle Yüce Divan’da yargılanan eski Anavatan Partisi enerji bakanları Cumhur Ersümer ve Zeki Çakan hakkında, Mavi Akım projesiyle ilgili iddialar da geçmektedir.

Mavi Akım’ın tam kapasiteyle yürürlüğe girmesiyle birlikte, Türkiye, doğalgazının yüzde 60’tan fazlasını Rusya’dan almakta ancak bu durumun, enerjide Rusya’ya bağımlılık yaratacağı görüşü de, Mavi Akım’a yönelik eleştiriler arasında.

Rusya'nın gaz boru hatları

Bu arada Ak Parti’den ayrılan Ali Babacan yeni parti kurma hazırlığında, Cumhur Ersümer’i de kadrosuna katacağı iddiaları gündemdedir. Zeki Çakan ise Anavatan Partisi’nden ayrılmış olup şu an Milliyetçi Hareket Partisi’ndedir. 1997’de yeni bir saha olan Anadolu ve Balkanlarda başlayan Rusya’nın enerji atağı Amerika’nın karşı projesi olan Nabucco Projesi ile çatışmaktadır. Bu durum ise enerji savaşlarının başlamasına sebep olmuştur. Nabucco Projesi ayrıca Büyük Ortadoğu Projesi’nin enerji ayağıdır. Mavi Akım Projesi veya dizideki adıyla Mavi Geçiş Projesi budur. Sonuç olarak ABD’nin engellemeleri ve kamuoyu üzerindeki manipülasyonlara rağmen Mavi Akım Projesi gerçekleşmiştir. Ayrıca dizideki tutum; Mavi Akım Projesi’ne karşı olunması gerektiğini hissettiren bir tutumdur. Öte yandan bu tutum ne kadar milli gösterilse de Amerika etkisi de dizi de derinden hissedilmektedir.

Nişancıdüzü, Ağabey, Savaş Doğan ve Yusuf Miroğlu

Dizide çok değerli bir arazi olan Nişancıdüzü olarak belirtilen bu yer, gerçekte muhtemelen Beylikdüzü semtine işaret etmektedir. O dönemlerde Beylikdüzü’nün boş ve gelişmeye açık olması da bu iddiayı kuvvetlendiren bir argümandır. Nişancıdüzü’nü Savaş Doğan’a devreden ve uzaktan takip eden Ağabey, Savaş Doğan’ın, bu araziyi Yusuf Miroğlu’na kaptırması ile Savaş Doğan’ı defterinden siler. Yusuf o arsaya sevdiği kızın anısına özel öğrenciler için bir okul yaptırır. Çünkü Feraye ve babası o arsa uğruna öldürülmüştür. Günümüzde Beylikdüzü, Esenyurt ve birçok semt gibi rant projelerine yenik düşmüş ve dikey yerleşme sayesinde betondüzü olmuştur.

Deli Yürek dizisindeki Transbank skandalı

Dizide Transbank’ı devletin kurumu olan birimin kontrolünde çalıştırma niyetinde olan Ağabey; bankanın hissedarları arasında Savaş Doğan, Yusuf Miroğlu, tefeci Behram Kartal gibileri bankaya ortak etmek istemiştir. Yusuf haricinde ortaklar tamamlanmış, Yusuf bunu reddetmiştir. Ancak daha sonrasında Yusuf olayları çözünce, Ağabey Behram Kartal’ı öldürtüp, suçu Yusuf’un üstüne atmış fakat gerçek daha sonra ortaya çıkmıştır.

Transbank Yönetim Kurulu başkanlığına ise Ağabey kızının çocukluk arkadaşını getirmiştir. O ise yoğunluğu sebebiyle imza yetkilerini Timur Arman’a devretmiştir fakat Timur Arman ise Ağabey’in düşmanı ve rakibi olan Turgay Atacan’ın adamıdır. Turgay’ın gizli faaliyetleri sayesinde, Transbank hortumlanarak, Turgay’ın belirlediği şirketlere krediler verilmiş ve paralar hiç edilmiş, yani banka hortumlanmıştır. Bu skandal öğrenilince Ağabey ve Turgay’da Flamingo yolu dedikleri hapse bir süreliğine girmiş ve daha sonra çıkmışlardır. Tabi dizide biraz kurgu olduğu gerçeği de unutulmamalı.

Bu arada gerçekte bu banka hangisi bilinmese de adının yaptığı çağrışım bize Bank Ekspres ya da Türkbank olduğunu düşündürtüyor. Bank Ekspres’in kuruculuğunu eski bankacı İbrahim Betil yapmıştır. İbrahim Betil ise bir dönem Yeni Demokrasi Hareketi adıyla bir parti kurmuş ve bu parti liberal temellere bağlı bir şekilde tüzüğünü belirlemiştir. Bu partinin genel başkanı ise Cem Boyner’dir. Dizide ise Can Boyner olarak lanse edilmiştir. Ayrıca Betil; Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nı kurmuş ve bir süre başkanlığını da yapmış birisidir. Yine bir ara Mercek isimli televizyon programını ve Açık radyoda Ağustos Böceği programını sunmuştur.

Yeni Demokrasi Hareketi ve seçimlerdeki oy oranı

22 Aralık 1994’te iş adamı Cem Boyner’in liderliğinde Asaf Savaş Akat, Sabetayist Cengiz Çandar, Can Paker, Etyen Mahçupyan, Kemal Anadol, Mehmet Ayata, 2001 krizinde kurtarıcı olarak görülen Kemal Derviş, Kenan Yılmaz gibi sanayici, iş adamı, yazar ve akademisyenin katılımıyla kuruldu. Kuruluşundan itibaren medyadan büyük destek gören YDH bu ilgiye rağmen katıldığı 1995 Genel Seçimleri’nde büyük bir hezimete uğradı. Aldığı 133.889 oyla, % 0,48’lik oy oranında kaldı.

Bank Ekspres; 25 Ekim 1988`de Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu`na geçti. Bankanın, 1998 zararı 131.8 trilyon, 1999 zararı 32 trilyon 289 milyar lira oldu. Birikmiş zararı 350 milyon dolar. 27 şubesi bulunan bankanın eski sahibi Korkmaz Yiğit hakkında dava açıldı. Korkmaz Yiğit ise sadece Bank Ekspres değil Türkbank skandalı ile de içli dışlı olmuş birisidir.

Türkbank Skandalı ve şeytan üçgeni; Özel sektör, çeteler ve siyasiler

Türkbank skandalı , 1998 yılında Türk hükümeti , özel sektör ve organize suç arasındaki ilişkiyi çevreleyen siyasi bir skandaldı ve 1999 başlarında başbakan Mesut Yılmaz ve kabinesinin istifasına yol açtı. Türk Ticaret Bankası (TTB), Türkbank.1913 yılında Adapazarı İslam Ticaret Bankası adı altında özel yatırımcılar tarafından bölge bankası olarak kurulan Türkbank, Türkiye’nin ilk özel bankası oldu. Ocak 1994’te patlayan Türk mali krizinin ve Türk parasının yüzde yüz değerindeki devalüasyonun ardından banka, o dönemde 274 şube işleten ve 4.532 personel istihdam eden zayıfladı. Banka, aynı yılın Mayıs ayında Hazine tarafından kontrol altına alındı. Bankanın% 84,52’lik hissesi , kamu ihalelerinde satışa sunulan Türkiye Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından devralındı.

TMSF, 4 Mayıs 1998’de ihale talebinde bulundu . 18 Mayıs’ta İstanbul Polisi, işadamı Korkmaz Yiğit’in mevcut bağlarıyla ilgili makul gerekçeler ve organize suçla para transferi nedeniyle cep telefonuna bir ay boyunca kulak misafiri olmak için izin almak üzere Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne başvurdu.

4 Ağustos tarihinde Yiğit’in Bank Ekspres ile inşaat şirketi, çoğunluk hissesi için en yüksek teklifi 600 milyon ABD Doları, Denizbank’ı kontrol eden 595 milyon ABD Doları Zorlu Holding izledi. İhale sürecinin tamamlanmasından hemen sonra polis, Yiğit ve mafya babası Alaattin Çakıcı ile Çakıcı’nın ihalenin diğer isteklileri arasındaki ilişki hakkında TMSF’yi yazılı olarak bilgilendirdi.Korkmaz Yiğit, o zamanlar iki banka, iki gazete ve üç televizyon kanalına sahipti.Çakıcı’nın 1995 yılında Türkbank’ı almaya çalışan işadamı Erol Evcil ile bağlantısı vardı. Milliyetçi bir cemiyet olan Ülkü Ocakları’nın eski bir üyesi ve Türk yeraltı dünyasının önde gelen çete liderlerinden biri olan Alaattin Çakıcı, 1992’den beri kaçak bir aranıyordu.

17 Ağustos 1998’de Çakıcı, Türk Polisinin talebi üzerine Fransa’da yakalandı ve Türkiye’ye iade edildi. Muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekili ve eski Kültür Bakanı Fikri Sağlar , 29 Ağustos’ta Yiğit ve Çakıcı arasında Türkbank’ın ihalesiyle ilgili bir konuşma içeren bir kayıt bandı aldı. 8 Ekim’de Sağlar, TV’de yayın yapmak üzere Kanal D haber direktörü arkadaşı Tuncay Özkan’a kayıt kaseti sundu. Kanal D bu arada hiçbir şey yapmadığından, Sağlar 13 Ekim’de düzenlediği basın toplantısında özel konuşmayı açıkladı. Bunun üzerine TMSF, Türkbank satış ihalesini 15 Ekim 1998’de iptal etti.Siyasi skandalın ortaya çıkmasından hemen sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisi bir meclis soruşturma komisyonu kurdu.

Yılmaz, komite önünde ifade vermeye davet edildi. Yılmaz liderliğindeki koalisyon kabinesi, 11 Ocak 1999’da güven olmadan hareketle düşürüldü.Birkaç siyasetçi ve gazeteciyi dinledikten sonra, meclis komisyonu, Mesut Yılmaz’ı ihaleye teklif vermekle suçladığı bir soruşturma raporu hazırladı. Ancak, 18 Nisan’da yapılacak 1999 genel seçimleri nedeniyle rapor geçersiz kılındı. 3 Kasım 2002 genel seçimlerinden sonra, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ve CHP, Türkbank skandalı’na ilişkin 9 Aralık 2002 tarihinde, ihale sürecine katılan diğer tanıkları duyan Mesut Yılmaz ve Güneş Taner’e yönelik iddiaları bir kez daha araştıran bir meclis komisyonu oluşturuldu. 25 Haziran 2004’te imzalanan binlerce sayfalık rapor, Mesut Yılmaz ve Güneş Taner’in ihaleye fesat karıştırdıklarına rapor sundu ve bu politikacıların yargılanmaları için raporu yüksek mahkeme olan Yüce Divan’a gönderdi.

 

Türkbank araştırma komisyonu - Yüce Divan - Mesut Yılmaz - Güneş Taner

Türk Ceza Kanunu’nun 205. Maddesine uyduğu iddiasıyla” 13 Temmuz 2004 tarihinde Yüce Divan’a sevk kararı TBMM tarafından alındı. Yüce Divan sıfatıyla görev yapan Anayasa Mahkemesi, her iki kişinin suçlama kararlarının ayrı ayrı alınması gereği nedeniyle kararı iade etti. Karar 27 Ekim 2004’te tekrarlandı ve onaylandı. Yüce Divan, 23 Haziran 2006 tarihinde davanın kesin hükme bağlanmasını 4616 sayılı Şartla Salıverilme Yasası (Rahşan Ecevit affı) uyarınca erteledi. Üç üyenin sanıkların beraatini istemesine karşın oyçokluğuyla verilen karar sonucunda, dava normal aşımı süresine kadar muhafaza edildikten sonra düşecek. Yani yaptıkları yanına kâr kaldı. Tıpkı Yusuf Miroğlu’nun dizide bu banka skandalı ile ilgili komisyona ifade verirken dedikleri gibi. Bu yaptıklarınız bir sonuç getirmez demişti. Gerçek hayatta da öyle oldu. Yine diyoruz ki dizide biraz kurgu da bulunmaktadır. Bunu gözardı etmeyin.

Tercüman gazetesi - Emlak Bankası hortumlama

Doksanlı yılların sonuna doğru, milenyuma ramak kala batık banka skandalları peş peşe gelmiştir. Bu devlet kadrolarındaki bürokrasinin, çetelerin ve siyasilerin nasıl halkın parasını bankalar vasıtasıyla çaldığının tezahürüdür. Ama bu olaylar yeni değildi, işin garibi bunların yeni oluşum arayışında olan Türkiye’de birilerinin parlatılması için, Büyük Ortadoğu Projesi’nin hayata geçmesi için kadro değiştirme operasyonundan ibaret gibi görünüyordu. Tansu Çiller’inde zamanında dediği gibi; “merkeze aldığımız ve artık bizimle aynı düşünen arkadaşlar var.” Bu arada Tansu Çiller’in kocasının da yönetim kurulunda olduğu Esbank’ta zamanında hortumlanan bankalardandır. Ayrıca bu mevzular haricinde bazı farklı konulara da ufaktan değinmişlerdir. Mesela Ergun Göknel’in yaşattığı İSKİ skandalı gibi…

Ancak bunlara tek tek değinmek yazının konu bütünlüğüne zarar vermesinin yanında, metnin aşırı uzun olmasına ve okunmasının da azalmasına sebebiyet verecektir.

Rusya’ya alternatif olarak Nabucco ve Tanap Projesi

Nabucco Projesi Bakü-Ceyhan Tiflis boru hattıyla birlikte, Hazar Denizi ve Azerbaycan petrollerini Avrupa’nın içlerine kadar aktarmak üzere AB ve ABD’nin Rusya’ya karşı başlattığı bir enerji projesidir. Amaç petrol ve doğalgaz’daki Rusya’ya olan bağlılığı azaltmak ve uzun vadede Avrupa ülkelerinin Rusya’nın safına geçmesini engellemekti.

Nabucco Projesi - Kurtlar Vadisi - Deli Yürek

Nabucco boru hattı Ankara’da 13 Temmuz 2009 Pazartesi günü hükümetler arasında imzalanan anlaşmayla başlamıştır, Türkiye’üzerinden AB ülkelerine doğal gaz taşımak üzere kurgulanan uzun geçişli bir boru hattı taşımacılığı projesidir. Avrupa’nın en büyük doğal gaz tedarikçisi konumundaki Rusya’dan yapılan sevkiyata alternatif olması amacıyla daha çok ABD ve AB tarafından desteklenmektedir. 2007 yılının ortalarında Rusya’nın, Orta Asya’daki, hattın büyük doğal gaz tedarikçileri olan ülkelerle (Kazakistan, Türkmenistan) büyük miktarlarda doğal gaz alım sözleşmeleri imzalayacağını duyurması ile büyük oranda sekteye uğradığı iddia edilmektedir.

Bununla birlikte Alman RWE firmasının Şubat 2008’de Nabucco Şirketi’ne eşit ortak olmasıyla proje güç kazanmıştır. Hattın tam kapasitede karlı olabilmesi için gereken doğal gaz üretiminin halen İran’a uygulanan ambargo nedeniyle bu ülkeden de sağlanamayacak olması, hattın geleceğinde büyük soru işaretleri oluştursa da ABD hükümetinin projenin geleceğine olan iyimser bakışının devam ettiği açıklanmıştır. Günümüzde proje Nabucco Batı ismini alarak Türkiye-Bulgaristan sınırından başlayacak şekilde değiştirilmiştir.

TANAP Projesi, 17 Mart 2015 tarihinde başlayan inşa sürecinin ardından 2018 yılının yaz aylarında kullanıma açılacak. Azerbaycan üzerinden başlayarak Gürcistan, Türkiye, Yunanistan, Arnavutluk ve İtalya’ya kadar devam edecek olan TANAP, Türkiye’de 20 il ve 67 ilçeden geçecek.

 TANAP, Türkiye Gürcistan sınırında Ardahan ili Posof ilçesi Türkgözü köyünden başlayarak Ardahan, Kars, Erzurum, Erzincan, Bayburt, Gümüşhane, Giresun, Sivas, Yozgat, Kırşehir, Kırıkkale, Ankara, Eskişehir, Bilecik, Kütahya, Bursa, Balıkesir, Çanakkale, Tekirdağ ve Edirne olmak üzere 20 ilden geçecek ve Yunanistan sınırında Edirne’nin İpsala ilçesinde son bulacaktır. Bu noktadan, Avrupa ülkelerine doğal gaz aktaracak olan TAP Doğal Gaz Boru Hattı’na bağlanacaktır. Proje kapsamında Türkiye sınırları içerisinde biri Eskişehir ve diğeri Trakya’da olmak üzere, ulusal doğal gaz iletim şebekesine bağlantı için iki çıkış noktası yer alacaktır. TANAP Doğal Gaz Boru Hattı sistemi; 19 kilometresi Marmara Deniz geçişi olmak üzere toplam 1850 km ana hat ile Türkiye içerisindeki çıkış noktalarına olan bağlantı hatlarının işletmesinde kullanılmak üzere sayı ve nitelikleri aşağıda belirtilen yer üstü tesislerinden oluşmaktadır.

TANAP bu yıl (2019) itibariyle Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde, projede yer alan diğer ülke yöneticileri ve projede yer alan şirketlerin yöneticilerinin katılımıyla açılmıştır.

Deli Yürek ve Kurtlar Vadisi kesişimi, Osman Sınav ve Şaşmaz kardeşler

Deli Yürek dizisi 2002 yılında bitmiştir. Deli Yürek dizisinin senaristleri arasında Polat Alemdar karakterini canlandıran Necati Şaşmaz’ın küçük kardeşi olan Raci Şaşmaz’da bulunmaktaydı. Deli Yürek dizisi bitmeden önce Kurtlar Vadisi’nin çalışmalarına çoktan başlanmıştı. Bunu zaten Raci Şaşmaz’da katıldığı bir programda belirtmiştir. Zaten Vadi’nin ilk 55 bölümünde de yapımcılığı Osman Sınav sürdürmüş, devamında diziden ayrılmış ve dizi Pana Film bünyesine yani Şaşmaz kardeşlere geçmiştir.

 

Necati Şaşmaz - Osman Sınav Kurtlar Vadisi - Deli Yürek

İşin enteresan yanı ise Osman Sınav’ın diziyi bırakması ve bu konuda da konuşmak istememesi, aynı şekilde Osman Sınav sonrasında; Süleyman Çakır rolündeki Oktay Kaynarca ve Aslan Akbey rolündeki Selçuk Yöntem’de diziden ayrılmış, fakat diziden ayrılan bu üç kişi hatta Şaşmaz kardeşler bile ayrılışın nedenine şeffaf ve gerçek nedenini kamuoyu ile paylaşmamışlardır. Bu kerteden itibaren ise dizide Polat Alemdar karakteri öne çıkarılmaya başlanmıştır.

Deli Yürek dizisinde bu kadar meseleyi irdeleyen Osman Sınav, bu sefer yanına Raci Şaşmaz’ı da almıştır. Necati Şaşmaz diziye nasıl katıldığını ise şöyle anlatmıştır; Normalde Amerika’da yaşayan ve ara ara Türkiye’ye gelen Şaşmaz. Osman Sınav tarafından yeni projede Polat Alemdar rolünün teklifini almış ve o dönem 11 Eylül 2001 saldırısı da gerçekleşince Necati Şaşmaz için Amerika defteri kapanmıştır. Necati Şaşmaz, rolü kabul edeceğini ama bana bu işi öğretmesini istediğini Osman Sınav’a şart koşmuştur. İlk başlarda gerçekten de Necati Şaşmaz çok acemidir. Bunu o dönem dizide Çakır’ın kardeşi Derya rolünde oynayan Seray Sever’de bir televizyon programında dile getirmiştir. Günümüzde ise Necati Şaşmaz bu işi söktüğü artık su götürmez bir gerçektir.

Buraya kadar verdiğim bilgiler bir yana, size 30 Ağustos 2015’te Deli Yürek ve Kurtlar Vadisi ile ilgili yazdığım bir yazıyı da paylaşmak istiyorum. İşte o yazı…

Deli Yürek Bumerang Cehennemi- Kurtlar Vadisi Pusu

Ekim 1998’te başlayan ve Osman amcanın(!) büyük etki bıraktığı toplum mühendisliği kitabının önsözü niteliğinde olan dizi; “Deli Yürek.” Bu dizideki Yusuf Miroğlu karakteri, bugün bile beklenilen, istenilen ve hayali kurulan bir karakterdi. Mazlumun yanında, zalimin karşısında duran bir yiğit. Üstelik maddi ve manevi değerleri olan ve bu değerleri kendi canından bile üstün tutan bir yiğit. Daha sonrasında ise büyük çıkış yakalayan bu dizi, resimde gördüğünüz Deli Yürek Bumerang Cehennemi adlı sinema filmiyle zirveye ulaşmış ve sonrasında 2002 senesinde 24 bölümde Atv’de çekilerek Yusuf’un ölmesiyle ama yeni bir Yusuf’un kuşçunun yanına gelmesiyle son bulmuştur.

Bir kahraman bekleyen ve isteyen milletimiz, bu yiğit kahramanı bağrına basmıştı ama ne yazık ki bu kahraman sadece bir dizi oyuncusuydu. Devamında Osman amca(!) 2003’te toplum mühendisliği kitabının büyük bölümünü kapsayacak olan Kurtlar Vadisi adlı diziyle karşımıza çıkmıştı. Ama ne çıkış, öyle bir etki bıraktı ki bu milletin üstünde, halen daha bu dizi izleniyor, karakterlerine özeniliyor, hatta Vadi’nin ilk serisi olan Kurtlar Vadisi serisi çekilerek yayınlandığı zamanlarda Perşembe akşamları kahveler dolup taşıyor, suç oranları bile düşüyordu. Bu benim uydurduğum bir şey değildir. Bunu bizzat haberlerde kulaklarımla duyup izlemiştim.

Ne tevafuktur ki tam bu dönemlerde de gerçek hayatımızda beklenen kurtarıcı yerine konulan birisi çıkmış ve Akp’yi kurmuştu. Bu kişi halen daha kurtarıcı, mehdi ve halife gözüyle bakılan Recep Tayyip Erdoğan’dır. Daha sonrasında çekilen “Kurtlar Vadisi Pusu” adlı dizide Osman amca (!) yoktu ancak, bu çekilen dizide de Osman amcayı aratmayacak toplum mühendisleri vardı. Öyle bir kahraman çıkardılar ki ortaya, adeta bu kahraman roketten, mermiden, bıçaktan ve her türlü patlayıcıdan kurtulan birisi oldu. Neticede gerçeklikten uzaklışıldı ama zaten bu bir diziydi, gerçek dışı olması gayet doğaldı. Peki ama burada sorun ne? Asıl sorun insanların gerçek olmayan olayları, gerçeklerle karıştırmasıydı.

Polat Alemdar - Kurtlar Vadisi Pusu - Siyah Sancak

Gerçekte ABD askerleri, Irak’taki askerlerimizin başına çuval geçirdi ve biz ABD’ye hiçbir şey yapmadık veya yapamadık. Ama Vadi’nin sinema filminde öcümüzü aldık ve hatta Irak’taki ABD’lileri perişan ederek, liderlerinin suratına çuval fırlattık. Gerçekte Suriye’yi kan gölüne çevirmede en büyük sorumlulardan birisi biz Türkiye’dir. Ama Vadi’de Lübnan başbakanını suikastten kurtaran Polat, Suriye’deki karışık durumu düzeltmeye ve zalimlerden mazlumları korumaya giden yine Polat. Roket yediği halde ölmeyen ve hiçbir yerinde yara izi kalmadan tekrar geri dönen yine Polat.Gerçekte İngiliz, Amerikan, İsrail Almanlar ve NATO ile işbirliği yapan Türkiye ama Vadide alayına karşı çıkan, rest çeken, ABD üstlerini bile üç kişiyle basan bir Polat.

Gerçekte Mavi Marmara yolcu listesini İsrail’e veren ve son dakikada Akp milletvekillerinin Mavi Marmara gemisine binmekten vazgeçen Türkiye. Ama Vadide Mavi Marmara’nın intikamını alan bir Polat.Peki buradan ne sonuç çıkarmalıyız? Çıkarılması gereken sonuç ve alınması gereken ders şudur;

Asıl mesele kahraman olmaktır. Kahramanın yardımcısı olmak işin kolayına kaçmaktır. Ondan daha kolayı ise hiçbir şey yapmadan oturup kahraman beklemektir. Kahramanlık bedel ister, ömrünü feda etmeni ister. Bedel ödemek ve ömrü feda etmek ise öyle kolay değildir. Herkes kahraman olmak ister ama bedel ödemeye gelince kimseyi bulamazsın.

Bir diğer mesele ise hayaller ve gerçeklerin farkına varmaktır. Gerçekte böyle kahramanlar yok ve gelmedi de. Eğer gelmiş olsalardı bu halde olmazdık. Eğer gelmiş olsalardı, yukarıda saydığım çelişkiler yumağı ortaya çıkmazdı. Eğer gelmiş olsalardı, toplum bu berbat halde bulunmazdı. Çünkü hadis-i şeriflerde; “bir toplum ne haldeyse başındaki emirleri ve yöneticileride o haldedir.” diye buyrulmuştur.

Bir de gerçek kahramanlar vardır, onlar isimsizdir. Üç beş kişi haricindeki kimse onları gerçek manasıyla tanımaz, bilmez ve görmez. Onlar öyle kahramanlardır ki, nefislerini Allah yolunda feda etmiş, din ve vatan uğruna elinden geleni yapmış, varlıkta da yoklukta da Allah’a şükretmiş, insanlardan bir şey istememiş ama ondan bir şey istenincede elinde avucunda ne varsa vermiş kişilerdir. Böyle kişiler, Allah’ın bir lütfudur. Bu eşsiz ve isimsiz kahramanlar, toplum kendini düzeltmeden veya düzeltme niyetinde olmadan gelmez ve gelmeyecektir de.

Bırakın artık kahraman beklemeyi… Ya kahraman olun, ya kahraman olma yolunda ölün, ya da kahraman bulursanız eğer, onun yardımında bulunun. Yukarıda saydığım isimler sahte kahramanlardır. Onların yerine koyduğunuz gerçek hayattaki kişilerde sahte kahramanlardır. Tekrar söylüyorum; asıl kahramanlar, nefsini terbiye edenler ve nefsini Allah yolunda feda edenlerdir. Asıl kahramanlar, gençliğinde şehveti, parayı, malı-mülkü, makam ve mevkiyi, şan ve şöhreti, Allah rızası uğruna terk eden ve saydığımız bu dünyalık nimetleri nefis terbiyesinden sonra da Allah rızası uğruna kullanan ve harcayanlardır. Gerçek kahramanlar, ahiret günü ortaya çıkacaklardır.

Bizi Takip Edin
Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipiscing elit, sed do eiusmod tempor incididunt ut labore et dolore