Eris düğünü karıştırıyor
Her şey Olympos’taki bir düğünde başlıyor. Bütün tanrıların ve tanrıçaların, hatta saygın su perilerinin çağrıldığı bir düğün bu. Thetis ile ölümlü Peleus’un düğünü. Sadece Eris yok. İhtilaf ve Kavga tanrıçası. Düğünün tadını kaçırmasın diye Zeus onu davet etmemiş. Eris tabi duruma çok bozuluyor ve öcünü almak için ince bir yol seçiyor. Bir altın elma yapıp üzerine ‘en güzele’ yazıyor ve Olympos’a atıyor.
Elma partinin ortasına düştüğünde bütün kadınlar elmaya sahip olmak istiyorlar. Önce Hera çıkıyor ‘Bu elma benim’ diyor. Hera gibi güçlü ve kindar bir tanrıça varken bütün kadınlar başlarını eğip elmayı onun almasına razı oluyorlar. İki tanesi hariç. Athena ve Afrodit de elma üzerinde hak iddia ediyorlar. Hera işini sağlam kazığa bağlamak için Zeus’a dönerek ‘sen tanrıların tanrısısın. Senden iyi bilemez kimse en güzelin kim olduğunu’ diyerek elmayı almaya çalışıyor.
Zeus bu oyunu düzenleyenin Eris olduğunun da farkında ama sıkışmış durumda. Çünkü elmayı kime verirse versin, tanrıların ömür diye bildikleri bir şey olmadığından, diğer iki kadının sonsuza dek sürecek kinini kazanacak. Yumuşakça sıyrılmak için ‘Ben sizin güzelliklerinizi herkesten iyi bilirim. Ben sizi fiziksel güzelliğinizle değil, tanrıça olarak güzelliklerinizle biliyorum. Oysa sizin öğrenmek istediğiniz hanginizin daha göz kamaştırıcı olduğu. O zaman bu seçimi bir ölümlü yapmalı’ der. Birini bulması için Hermes’i çağırır ve tembih eder ‘Aman sakın yaşlı birini bulma. Yaşlı adam akıllı, görmüş geçirmiştir. Böyle bir seçimin ona nelere mal olacağını bilir’
Paris Afrodit’i seçiyor
Hermes seçimi yapması için İda Dağında Paris’i bulur. Üç kadın Paris’in karşısına geçerler. Zavallı ölümlü Paris onların güzellikleri karşısında kendisinden geçerken, üçü de, tanrısal güçlerini kullanarak ona rüşvet teklif ederler; Hera sonsuz zenginlik, Athena akıl ve zafer, Afrodit ise dünyanın en güzel kadınını vaat eder. Paris Altın Elma’yı Afrodit’e verir. Troya’nın sonunu hazırlayan macera böyle başlar.
Organizatörlerin tarihteki ilk güzellik yarışması olarak sundukları yalan budur. Gerçi Athena kız kurusudur ama hem Hera’nın, hem de Afrodit’in çocuğu vardır. Üstelik Hera hala evlidir de. Peki o zaman bu güzellik yarışmalarında neden evlenmiş olanlar elenir? Köken buysa böyle bir kural olmamalıdır.
Şimdi gelelim gerçeklere. Olay aslında tanrılara adanan kurbanların hazırlığı için yapılan törendir. Kızların en güzeli seçilerek kurban edilir. Herhalde tanrıya seçilecek kurban bakire olmalıdır, sizce de öyle değil mi? Geçen yüzyıllarla bu kurban töreni biraz yumuşamış ve kutsal tapınaklara seçilen fahişe rahibeler için yapılmaya başlanmıştır. İş azcık daha ileri götürülünce biraz daha değişmiş, tam çıplaklıktan yarı çıplaklığa, bakirelikten evlenmemiş olmaya indirgenmiştir. Aslında değişen çok da bir şey yok. Bu kızlar yine tanrılara kurban ediliyorlar. Sadece tanrıların adları değişti. Medya, moda, podyum adlarındaki tanrılar, her yıl yapılan bu kurban töreninden paylarını alıyorlar.
Keriman Halis ve Kraliçe Seçiliş Süreci
Keriman Halis Ece, 3 Temmuz 1932 tarihinde yapılan Türkiye’deki ilk güzellik yarışmasında birinci olmuştu. Ece, aynı yıl yapılan ve 28 ülkeden güzellerin katıldığı Dünya Güzellik yarışmasında da Kraliçe seçilmişti. Keriman Halis’e, 1934 yılında çıkan soyadı kanunundan sonra güzellik yarışmasındaki başarısından dolayı Atatürk tarafından Ece soyadı verilmişti.
Keriman Halis nasıl dünya güzeli seçildi?
Bu ilginç olay Halit Turhan Bey’in hatıralarında yer almaktadır: “1932 yılında Cumhuriyet gazetesinin tertiplediği güzellik yarışmasını Keriman Halis kazanmıştı. Aynı yıl Belçika’nın Spa şehrinde 28 ülkenin katılmasıyla dünya güzellik yarışması düzenlenmişti. 1913 yılında doğan Keriman Halis, bu yarışmaya Türkiye’yi temsilen katıldı. Günlerce Spa şehrinde kalan güzeller, çeşitli kişilerle görüştü ve konuştular. Yarışma gününde jürinin önünde kızlar birer birer geçip giyimleriyle, bakışlarıyla, tebessümleriyle puan toplamaya çalıştılar. Jüri salona geçip, puan değerlendirmesi yapmak istedi.
Başkan kürsüye geçerek:
– Sayın jüri üyeleri, bugün Avrupa’nın Hıristiyanlığın zaferini kutluyoruz. 1400 senedir dünya üzerinde hâkimiyetini sürdüren İslamiyet artık bitmiştir. Onu Avrupa bitirmiştir. Bir zamanlar sokağı bile, pencere arkasından seyredebilen Müslüman kadınların temsilcisi Türk güzeli Keriman, mayo ile aramızdadır. Bu kızı, zaferimizin tacı kabul edeceğiz, onu kraliçe seçeceğiz. Ondan daha güzel varmış, yokmuş bu önemli değil… Bu sene güzellik kraliçesi seçmiyoruz. Bu sene İslamı yenmenin zaferini kutluyoruz. Avrupa’nın zaferini kutluyoruz.
Bir zamanlar Fransa’da oynanan dansa müdahalede bulunan Kanuni Sultan Süleyman’ın torunu işte mayo ve sütyen ile önümüzdedir. Kendini bizlere beğendirmek istemektedir. Biz de bize uyan bu kızı beğendik. Müslümanların geleceği böyle olması temennisiyle Türk güzelini dünya güzeli olarak seçiyoruz. Fakat kadehlerimizi Avrupa’nın zaferi için kaldıracağız.” Böylece Keriman Halis dünya güzeli seçildi. Resimleri gazetelerde basıldı. Hatta kartpostal yapılarak satıldı, elden ele dolaştı.”