Muta, belli bir zamana bağlı olan nikâhtır ve cahiliyet devrinde geçerli olan nikâh şekillerinden biriydi. Bu nikâhtan gaye: Beş-on gün gibi bir zaman için kadından faydalanmaktır. Şöyle ki: Bir erkeğin, şer’an nikâha engeli bulunmayan bir kadına, şahitler huzurunda: “Şu kadar ücret karşılığında şu kadar gün senden faydalanayım veya beni faydalandır” demesine muta nikâhı denilmiştir ki, batıldır, haramdır ve hiçbir helâllik ifade etmez. (1)
Çünkü görüldüğü gibi muta, muvakkat bir zaman için iki tarafın razı olduğu bir ücret karşılığında düpedüz kadın kiralamaktır, ücret karşılığında, bir kadınla belli bir süre için birlikte olmaktır. Bu, bir nikâh değildir. Ehl-i sünnet ve’l-cemaat mezhebine göre, Dinimizde ve Şeriatımızda böyle bir nikâh yoktur. Binaenaleyh “mut’a nikahı caizmiş” sözü hezeyandır… Çünkü nikâh, çiftlerin ebedî yaşamak üzere bir aile yuvası kurmalarıdır. Muta da nikâh da iki tarafın rızasına uygun birer akit olmakla beraber, mutadaki sınırlı ve belirli vakit onu nikâhtan tamamen ayırmaktadır.
İslâmın ilk yıllarında ölü eti ve emsali gibi bir zaruret üzerine bazı gazalarda mutaya ruhsat verilmişti.(2) Fakat Hayber’de müsaade edilmeyip yasak edildi.(3)
Mekke-i Mükerreme’nin fethi seferinde bir daha ruhsat verilip Veda haccında katî surette yasak edildi. Rebi b. Sebrete (R.A.) babasından yaptığı rivayete göre Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz:
“Ey insanlar! Ben size kadınlarla muta hususunda izin vermiştim. Amma artık ALLAH Teâlâ bunun kıyamet gününe kadar haram kılmıştır. Şimdi kimin yanında bu türlü kadınlardan biri varsa derhal ona yol versin, salıversin ve hem de o kadınlara verdiğiniz şeylerden hiçbirini geri almayınız,” buyurdu. (4)
Mutanın ebediyen haram kılındığı hakkında ümmetin icmaı vardır. Binaenaleyh, şer’an geçersizdir. Bu yolla birleşme haramdır, büyük günahtır. Evet cahiliye devrinde böyle bir nikah vardı, İslâm’dan sonra kaldırılmıştır. Başlangıçta içki yasak edilmemişti, daha sonra yasak edildi. Başlangıçta yasak değildi diye, içkinin helal olduğunu iddia etmek mümkün müdür? Mut’a da böyledir.
Şurası unutulmamalıdır ki, nikâhın büyük bir toplumsal kıymeti ve değeri vardır. Nikâh, sadece bir şehvet gereği meşru kılınmış basit bir muamele değildir. Bilakis nikâh, kendisi ile ulaşılabilecek bir takım mühim, maksatların, gayelerin tahakkuku için meşru kılınmıştır. Muta nikâhı bu maksatları, gayeleri temin edemez.
Ehlisünnet, süreli evlilikleri geçersiz saymıştır. Çünkü süreli evlilik islam dininin evlilik akdi ile gerçekleştirmek istediği hedeflerle çelişmektedir. Evlenmeden maksat sadece cinsi tatmin değildir. İslamın evlilik akdi ile gerçekleştirmek istediği maksatların başında ruh ve beden sağlığı içinde, İslamın manevi değerleriyle bütünleşmiş nesiller yetiştirmektir ki bu da ancak ailenin devamlı olmasıyla gerçekleşir. Bu nedenle İslam hukukçularının büyük çoğunluğu evliliğin devamlılığını akdin sıhhat şartı olarak görmüştür.
Hz. peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem) efendimiz, mutaya kesinlikle başvurmamıştır.(5)
Şia kaynaklarında, Mut’a nikâhı hakkında söylenen sapkınlıklar
Râfızîlerin (Şiilerin) Mut’a Hakkında Akîdeleri ve Bunun Onlar İndindeki Fazîleti Nedir?
el-Kummî, Men La Yahduruhu’l-Fakîh adlı kitabında Abdullah b. Sinan’dan o da Ebû Abdillah’dan naklediyor: “Şüphesiz Allah tebareke ve teâlâ Şîamıza her sarhoş edici içkiyi haram kıldı, onun yerine Mut’ayı verdi.”(7)Şii Molla Fethullah el-Kâşânî, Tefsiru Men-hecu’s-Sâdıkîn’de Rasûlullah’a (Sallallahu aleyhi ve sellem) iftira ederek der ki: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: Kim bir defa mut’a yaparsa üçte birini cehennemden âzâd etmiş olur. Kim iki defa mut’a yaparsa üçte ikisini cehennemden âzâd etmiş olur. Kim de üç defa mut’a yaparsa cehennemden tamamen âzâd olur.” Yine aynı eserde geçer: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Kim bir defa mut’a yaparsa Cebbâr olan Allah’ın öfkesinden güvende olur. Kim iki defa mut’a yaparsa ebrar (hayırlı kimseler) ile haşrolunur. Kim de üç defa mut’a yaparsa cennetlerde bizimle olur.” (8)
Yine aynı eserden: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Kim bir defa mut’a yaparsa Huseyn’in derecesinde olur. Kim iki defa mut’a yaparsa Hasen’in derecesinde olur. Kim üç defa mut’a yaparsa Ali b. Ebî Tâlib’in derecesinde olur. Kim de dört defa mut’a yaparsa benim derecem gibi bir derecede olur.” (9)Râfızîler, mut’ada sayı şartı tâyin etmemişlerdir. Furûu’l-Kâfî, et-Tehzib ve el-İstibsar kitaplarında Zurare’den, o da Ebû Abdillah’dan diye nakledilir: “Mut’a dörde kadar mıdır?” diye sordum. Dedi ki: “Kadınlarla bin defa evlensen de karşılığını senden alırlar.” Muhammed b. Müslim b. Ebî Cafer mut’a hakkında şöyle dedi: “Dörde kadar değildir. Zîra o talak edilmez (boşanmaz) ve vâris olmaz. Sadece ücret alırlar.”(10)
Ey Müslüman kardeşim! Allah şöyle buyururken onlar bunu nasıl söyleyebiliyorlar? :
“Ve onlar ki, iffetlerini korurlar, ancak eşleri ve ellerinin sahip olduğu (câriyeleri) hariç. (Bunlarla ilişkilerden dolayı) kınanmış değillerdir. Şu halde, kim bunun ötesine gitmek isterse, işte onlar, haddi aşan kimselerdir.” (Mü’minun 5-7)
Bu âyet-i kerîme, nikâhtan mubah olanın ancak eş ve ellerinin sahip olduğu cariyeler olup, bundan fazlasının haram olduğunu ortaya koymaktadır. Ücret karşılığı faydalanma olan mut’a ile geçici süre için nikâhlanan kadın ise onun eşi değildir, ona vâris olmaz ve onu boşamaz. O halde o zâniyedir. Allah’a sığınırız.
Râfızîlerin mut’ayı mubah kılmak için delil getirmeye çalıştıkları Nîsâ sûresindeki: “(Harp esiri olarak) sahip olduğunuz cariyeler müstesna, evli kadınlar da size haram kılındı. Allah’ın size emri budur. Bunlardan başkasını, namuslu olmak ve zînâ etmemek üzere mallarınızla (mehirlerini vererek) istemeniz size helâl kılındı. Onlardan faydalanmanıza karşılık kararlaştırılmış olan mehirlerini verin. Mehir kesiminden sonra (bir miktar indirim için) karşılıklı anlaşmanızda size günah yoktur.” (Nîsa 24) âyeti hakkında verilecek cevap şudur:
Cevap: Bu âyetlerin tümü nikâh hakkındadır: “Ey îmân edenler! Kadınlara zorla vâris olmanız size helâl değildir. Apaçık bir edepsizlik yapmadıkça, onlara verdiğinizin bir kısmını ele geçirmeniz için de kadınları sıkıştırmayın. Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmazsanız (biliniz ki) Allah’ın hakkınızda çok hayırlı kılacağı bir şeyden de hoşlanmamış olabilirsiniz. Eğer bir eşi bırakıp da yerine başka bir eş almak isterseniz, onlardan birine yüklerle mehir vermiş olsanız dahi ondan hiçbir şeyi geri almayın. Siz iftira ederek ve apaçık günah işleyerek onu geri alır mısınız?” (Nîsa 19-20)
“Geçmişte olanlar bir yana, babalarınızın evlendiği kadınlarla evlenme-yin; çünkü bu bir hayâsızlıktır, iğrenç bir şeydir ve kötü bir yoldur. Anala-rınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, hala-larınız, teyzeleriniz, kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren analarınız, süt bacılarınız, eşlerinizin anaları, ken-dileriyle birleştiğiniz eşlerinizden olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız size haram kılındı. Eğer onlarla (nikâhlanıp da) henüz birleşmemişseniz kızlarını al-manızda size bir mahzur yoktur. Kendi sulbünüzden olan oğullarınızın eşleri ve iki kız kardeşi birden almak da size ha-ram kılındı; ancak geçen geçmiştir. Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” (Nisa 22-23)
Nesep ve sebep yoluyla haram olanlar sayıldıktan sonra: “Bunlardan başkasını, namuslu olmak ve zînâ etmemek üzere mallarınızla (mehirlerini ererek) istemeniz size helâl kılındı.” (Nîsa 24) buyrulmuştur. Yani: Size geriye kalan diğer kadınlar helâl kılındı. Eğer onlardan faydalanmayı helâl kılmak için nikâhlarsanız farz kılınan mehirlerini de veriniz. Eğer gönül hoşluğu ile onu bağışlarlarsa sizin için bunda bir günah yoktur. İşte bu âyeti sahabenin cumhuru ve onlardan sonrakiler böyle tefsir etmişlerdir.”
Mut’anın harâm kılınışına dâir sünnetten delil: Rabi b. Sebretu’l-Cuhenî’nin babasın-dan rivâyet ettiği şu hadistir: Babası Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber iken Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Ey insanlar! Sizin için kadınlarla mut’a hakkında izin vermiştim. Şüphesiz Allah bunu kıyâmet gününe kadar harâm kılmıştır. Şimdi kimin yanında böyle kadınlardan biri varsa ondan hemen arınsın. Hem o kadınlara verdiğiniz şeylerden hiç birini geri almayın.” Müslim (1406)
Yine Rafizilerin büyük alimlerinden et-Tusî, Teh-zîbu’l-Ahkâm adlı kitabında Mut’a nikâhını şöyle kötülüyor: “Şerefli Ehl-i Beyt’ten bir kadını mut’a ile nikahlamak, onun âilesini utandıracağı ve zillete sokacağından câiz değildir.”(11)
Hatta Râfızîlere göre kadına dübüründen (arkadan) yanaşmak da câiz görülür hale gelmiştir. Şii alim et-Tusi’nin el-İstibsar adlı kitabında şöyle bir iftira geçer:
Ali b. el-Hakem’den şöyle dediği rivâyet edilir: “Safvan’ı şöyle derken işittim: “er-Rızâ’ya dedim ki: “Senin dostlarından biri, kendisi sormaktan çekindiği için sana o meseleyi sormamı emretti.” “Nedir o?” dedi. “Kişi kadının dübüründen yanaşabilir mi?” dedim. Dedi ki: “Evet, buna hakkı vardır.” (12)
İşte Şiilerin sapkın akideleri ve onların alimlerinin kitaplarındaki sapkınlıklardan bazı örnekler. Mut’a nikâhının haram olduğuna dair bir sürü delil vardır. Aksini inkâr eden sapkındır. Bunu savunan birisi varsa, o kesinlikle doğru yoldan sapmıştır.
Dipnotlar
1- Serahsî, Mebsût, 5/152-153, Alemgir, el-Fetava’1-Hindiyye, 1/282-2832- Buharı, Nikah: 31; Müslim, Nikah: 13.
3- Buhari, Megazi: 38, Zebaih: 28, Nikah: 31; Müslim, Nikâh: 25-30, 32, Sayd: 33; Tir¬mizi, Nikah: 28, Et’ime: 6; Nesei, Nikah: 71, Sayd: 31; İbn-i Mace, Nikah: 44; Darimi, Edahı: 21, Nikah: 41; Ahmed b. Hanbel, 1/79, 3/404, 405.
4- Müslim, Nikah:2, No:21; 2/1025; İbn-i Mace, Nikah:44; Darimi, Nikah:16
5- Doğuştan günümüze Büyük İslam Tarihi: 1/312-339
6- Molla Fethullah el-Kâşânî (2/495)
7- İbn Babuye el-Kummî, Men La Yahduruhu’l-Fakîh (s.330)
8- Bu uydurma sözü Rasûlullah’a nisbet ederek nakleden bir diğer kaynakları, Şiîler indinde oldukça değerli bir kitap olan Men La Yahduruhu’l-Fakîh isimli eserleridir. Bkz: (3/366) [A. Altunay]
9- Molla Fethullah el-Kaşani; Tefsiru Menheci’s-Sâ-dıkîn(2/492, 493) Mut’a nikâhının onların yanındaki değeri bundan ibaret değildir. Keşfu’l-Esrâr isimli eserinde Allâmeleri el-Mûsevî Rasûlullah sal-lallahu aleyhi ve sellem’in şöyle söylediği iftirasında bulunmaktadır: “Her kim bir mü’mine kadın ile mut’a yaparsa şüphesiz ki o Kâbe’yi yetmiş kez ziyaret etmiş gibidir.” (Keşfu’l-Esrâr, 35) Yine aynı eserinde el-Mûsevî şöyle der: “Bir kadınla ve onun annesi ve kız kardeşi ile mut’a yapmakta herhangi bir mahzur yoktur.” (Keşfu’l-Esrâr, 46) Hatta muasır imamları Humeynî emzikli bebek ile mut’a yapmanın câiz olduğuna şu korkunç sözlerle fetva vermiştir: “Şehvetle dokunmak, kucaklamak ve uylukları okşamak gibi faydalanma şekillerine gelince bunda emzikli bir çocukla bile olsa herhangi bir mahzur yoktur.” (Tahrîru’l-Vesîle, 2/241, 292)
10- el-Kuleynî, el-Furû’ Mine’l-Kâfî (5/451) et-Tehzib (2/188)
11- et-Tusî, Tehzîbu’l-Ahkâm (7/227)
12- et-Tusî, el-İstibsar (3/243)