Sadece Gerçek logo

Merkezi İsrail’de yeni bir din; Bahailik

Merkezi İsrail'de yeni bir din; Bahailik

Bahâîlik İnancı

Bahâîliğin kurucusu Hüseyin Ali (1817-1892) Tahran’da doğdu. Babası Abbas Büzürg, İran Şahı’nın sarayında mali işlerden sorumlu önemli bir mevkiye sahipti. Bahâullah, saraya mensup olmanın sağladığı imkanla çocukluğunda iyi bir tahsil gördüyse de, Bahâîler onun “ümmî” olduğunu ispat için, hiçbir mektep yada medreseye gitmediğini iddia ederler. Bahâullah 1835’te evlendi. 1844’de hiç görmediği Bâb’ın çağrısını işitti ve kabul etti. Daveti yaymak için Mazenderen’a gitti. 1852’da Nasruddin Şah’a, bâbîler bir suîkast girişiminde bulundu. Bu olayda eli olduğu düşüncesiyle, o da tutuklandı. Ardından Rus elçiliğinin gayretleriyle İran’ı terk etmek üzere serbest bırakıldı. 1853’de Bağdad’a hareket etti. Bağdat’ta bâbîler arasında öne çıktı. Kardeşi Yahyâ Nurî’nin kıskançlığı üzerine 1854’de Süleymaniye dağlarında inzivaya çekildi. 1856’da tekrar Bağdat’a döndü.(1)



Yakınında bulunanlara, kendisinin Bâb’ın önceden haber verdiği “Allah’ın ortaya çıkaracağı zat” (men yüzhiruhullah) olduğunu ilan ederek, Bâbîleri kendisine uymaya çağırdı.Bu durum bâbîler arasında bir kargaşaya neden oldu. Bir kısım bâbîlere göre, Bâb, “Allah”ın ortaya çıkaracağı zat”ın, kendisinin ölümünden 2001 yıl sonra zuhur edeceğini, o zamana kadar başka bir zuhur olmayacağını söylemiş ve yerine Yahyâ Nûrî’yi vâsi ve halef tayin etmişti.(2)

Bahaullah ise, kendisinin, Bâb’ın 18 sene içerisinde geleceğini haber verdiği, bâbîlerden ona itaat etmelerini istediği ve bütün din kitaplarında geleceği müjdelenen kimse olduğunu iddia etti. Bu arada İran’ın Bağdad konsolosu ve bölge alimleri ona karşı bir cihad çağrısı yaptılar ve onu bir sihirbaz olarak gördüler. Nihayet İran’ın Osmanlı sefîri, Sultan Abdülaziz’den Buhaullah’ı uzaklaştırma kararı aldı ve 3 mayıs 1863’te İstanbul’a hareket edildi. 16 Ağustos 1863’te İstanbul’a varıldı. Dört ay sonra da İstanbul’dan Edirne’ye uzaklaştırma kararı çıktı. Edirne’den Akka kalesine sürüldü. Edirne’de bulunduğunda devlet başkanlarını kendisine inanmaya çağırdı. Yine Edirne’den sürgün olayının durdurulması için, orada bulunan yabancı konsoloslar girişimlerde bulundular. Bahaullah Akka’da 13 sene kaldı. Bu süre içinde dört defa Hayfa’ya gitti ve son gidişinde çadırını Kermil Dağı eteklerinde şimdiki makamında kurdu. 18 mayıs 1892’de öldü. Cenazesi evindeki bir odaya gömüldü ve sağlığında büyük oğlu Abbas’ı, “Abdulbaha” unvanıyla yerine görevlendirdi.(3)

Bahaullah, Bâbîleri Bahâî adı altında kendi etrafında toplamayı başardı. Eserleri ve görüşleriyle onların varlıklarını sürdürmelerini sağladı. Bahaullah irili ufaklı birçok eser ve risale yazmıştır. Bunların ilki, Bağdat’ta iken yazdığı el-îkân’dır. Farsça bir eserdir. Başta Arapça olmak üzere pek çok dile çevrilmiştir. Yine 1871-1874 yılları arasında yazdığı Kitâbu’l-Akdes, hareketin temel eseridir. Ayrıca Arapça ve Farsça vahyedildiği iddia edilen ve 19 sureden oluşan Kelimât-ı Meknûne, İbnü’z-zi’b, Tarâzât, Kelimât-ı Firdevsiyye, İşrâkât ve Tecelliyât adında eserleri vardır. Bunlardan ilki (Kelimât-ı Meknüne) “Bahaullah’ın Levhleri” adıyla 1974’te, ikincisi ise (İbnü’z-Zi’b) “Kurdunoğlu” adıyla 1976’da Mecdi İnan tarafından Türkçe’ye çevrilmiştir.(4) 

Bahailer ve Masonlar

Bahailik, 19. yy ortalarında İran’da ortaya çıktı, Osmanlı coğrafyasında yaşanan olaylar sonrası gelişti. Bahai din önderlerini 1860’lı yıllarda izleyen ABD’nin Beyrut Konsolosları onları “İslam dünyasının masonları” olarak tanımladı. Bahai Din önderlerinin kutsal mezarı İsrail’in Hayfa şehrindedir. Bahai topluluğu, Osmanlı’nın çöküş yıllarında İngiliz istihbaratının emrinde çalıştı.



19. yüzyıl başlarında İran’da ortaya çıkan Bahailer’in serüveni ve günümüze yansımaları inanç ile modernizmin “yeni bir din” olarak görülebilir. İran sarayında yüksek görevde bulunan Mirza Hüseyin Ali, “Kıyamet öncesi insanlığı kurtaracak bir mehdi” olduğunu ileri sürerek ortaya çıktı. Tanrıdan “vahiyler” aldığını ve kendisinin insanlar ile tanrı arasında iletişimi sağlayan bir “kapı” olduğuna inanıyordu. Kapı sözcüğünün Arapça karşılığı “Bab”dır. “Babi” veya Farsça karşılığı ile “Bahai” yeni bir din önderini de ifade eder.Şii mezhebinin yaşandığı İran coğrafyasında ortaya çıkan Mirza Hüseyin ali’nin “Babilik/ Bahailik” inancı islam uleması tarafından “dinden ayrılma” olarak görüldü. Ve Mirza Hüseyin 1850 yılında Tebriz’de kurşuna dizildi. Ölmeden önce oğlu Mirza Hüseyin Ali’yi “Bahaullah” ilan etmişti. Bahaullah Mirza Hüseyin Ali, Osmanlı toprakları olan Bağdat’a yerleşti. Dini çalışmalarını sürdürdü. 1864 yılında Edirne’ye sürüldü. Ve orada 5 yıl kaldı.

 

Chicago’da bir Bahai tapınağı

Bahaullah’ın taraftarları mart 1867 tarihinde ABD’nin Beyrut konsolosluğuna bir dilekçe vererek “lidelerinin serbest bırakılması” için yardımcı olmasını istediler. 53 imza ile verilen dilekçede Edirne’de cezaevinde bulunan Bahaullah’ın serbest bırakılması isteniyordu. Bahai liderinin dilekçesinin bir örneği ABD Devlet Arşivi’nde koruma altına alındı. Bahai lideri ile ilgili dilekçede “Masonik bir mühür” bulunduğu kaydı düşüldü.

Bahailerin “Masonlukla ne ilgileri olabilirdi. Bahailer’in kendi arşivlerinde bulunan belgeler üzerinden yapılan araştırmalar sonucu “Bahaullah” diyebilinen Mirza Hüseyin Ali’nin dua metinlerini “Mason yıldızı” tarzında yazdığı ortaya çıktı. Mason yıldızı “Büyüye karşı korunma” özelliği taşıdığı gibi iki ayağı duran insanın “En Yüce varlık” olduğu görüşlerini yansıtır. 1840’lı yıllarda Bağdat civarında 40.000 taraftarının bulunduğu hakkında istihbari bilgiler elde eden ABD konsolosluğu ve diğer batılı ülkeler diplomatik misyonları Bahai liderinin sürgün yerinin Akka kalesi olarak değiştirilmesini sağladılar.

 

Hindistan Delphi Lotus Bahai Tapınağı
Hindistan Delphi Lotus Bahai Tapınağı
Padişah Abdülaziz, Mirza Hüseyin Ali’nin çalışmalarını kontrol ve susturmak amacıyla Akka’ya sürgün etti. Mirza, Akka kalesinde sürgünde iken Hayfa’da serbest dolaşma haklarına kavuştu. Kuranı Kerim surelerinin “hükmünü kaybettiği” görüşünden hareketle tanrıdan aldığı ayetlerle “Kitabı Akdes”i 1871-74 yılları arasında yazdı . Taraftarlarının sayısı hızla arttı.1880’li yıllarda dünyanın önde gelen Yahudi asıllı Rotschild ailesi ve “masonlar” ile ilişkilere geçti. Yahudilerin Filistin topraklarına yerleşmesine yardımcı olduğu Osmanlı Arşiv belgelerine bile yansıdı. 1890 yılında öldü. Ölmeden önce de Abbas Efendi’yi “Bahaullah” tayin etmişti. Abbas Efendi, II. Abdülhamit’in gücünün kıldığı II. Meşrutiyetten sonra “Bahailik” inancının serbestçe yayılması çalışmalarını hızlandırdı. I. Dünya Savaşı devam ederken “İngilizler ve Yahudiler ile işbirliği” yaptı. İngiltere1920 yılında “şövalye madalyası” ile ödüllendirildi. 1921 yılında öldüğünde babasının Karmil dağındaki mezarının yanına gömüldü.
Günümüzde İsrail’in Hayfa kentinde bulunan Bahai türbe tapınağı
Günümüzde İsrail’in Hayfa kentinde bulunan Bahai türbe tapınağı

Bundan sonrası… Bahailer Şevki Efendi yönetiminde çalıştılar. Dünya genelinde ırkçılığın zararları karşısında insan sevgisi ve kardeşliğin esas olduğu “kadın haklarının” öne çıktığı görüşleri savundular. Hindistan’ın Bombay, İsrail’in Hayfa, ABD, Kenya başta olmak üzere dünyanın pek çok yerinde Bahai tapınakları inşa ettiler.Günümüzde (2000’li yılların başları) dünyadaki Bahailer’in sayısının 6-8 milyon civarında olduğu açıklanıyor. Kökleri “Peygamber Hz. Muhammed’e dayandırılan,ancak zamanla yeni bir din inancının öncüsü olarak tarih sahnesine çıkan Bahailer’in bugünkü görünüşleri “İslam dünyasının masonları” olarak da görülebilir. Bahailer’in dünyaya kendilerini tanıttıkları internet sitelerinde Yahudi ve Masonluğun ortak simgesi olan Davut yıldızını ve iç içe geçmiş üç tane üçgeni kullanmaları onların geldikleri yeri göstermesi bakımından önemlidir.(5)

Bahailik sömürgecilerin fırkası!

Bahaullah lakabıyla tanınan Mazederan’lı (İran’ın kuzeyinde bir bölge) Mirza Hüseyin Ali Nuri önderliğinde, Bahai cemaatı sömürgecilere en çok hizmet etmesi yüzünden, doğrudan doğruya İngiltere devleti tarafından destek gördü.



Bahaullah, Filistin’in Akka şehrinde Osmanlılar tarafından sürgünde gönderildiğinde, Onun oğlu Abdulbaha, İngilizlerle gizlince temas kurarak Filistin’de anti islam bir devleti, kurulma planının temelini attılar! İngiltere hükümeti Abdülbaha’nın bu hizmetleri karşısında, Ona şövalye (knıghth hood) madalyasını ikram etti. Bu olay Bahailerin Garn-i Bedii kıtabının cilt 2 sayfa 214 de yazılmıştır(yazar şevki efendi). Aşağıdaki fotoğraf, Filistin işgalinden sonra İngiliz generalinin Abdulbeha’ya madalya verme sahnesini göstermektedir. Abdülbeha’da İngiliz kralına dua etti!

Şeytani-Tuzaklar-ve-Bahailik
Bizim sorumuz şudur, mademki İngiliz ve Amerika devletleri Bahailiği tamamen himaye etmektedirler, neden onlar Hristiyanlığı bırakıp Bahai olmuyorlar?! Bu konunun, Müslümanlar tarafından dikkate alınması gerekir ki, batı devletlerinin Bahailiği himaye etmelerinin tek nedeni, İslam ülkelerinde, İslam dinini ortadan kaldırmak istemeleridir.Bahai taraftarlari, bir insanın aynı zamanda hem peygamberlik ve hem Allahlık iddiası olabileceği düşüncesini ortaya koyarak, İslam peygamberinin son peygamber olmadığını iddia etmektedir. Bahailik, İslam dininin döneminin geçmiş olduğunu ve onun yerine Bahailiğin geldiğini öne sürerek, bir çok gafil Müslümanın, hem inanç hem de ideolojik sapmasına neden olmuştur! Sahte fırkaların tanımasında şuna dikkat etmeliyiz.Tüm semavi elçiler kendilerini Allahın kulu bilirken, Bahaullah defalarca Allahlık iddiası ederek kendi mezarını Bahailer için kıble ilan etmiştir!(6)

Abdullah Cevdet ve Bahailik

Abdullah Cevdet yoğun siyasal faaliyetleri sonucu Fransa’ya da kaçmak zorunda kaldı. 20. yy. başından beri Bahailerin bulunduğu Paris’te Cevdet muhtemelen Bahailik’le temas etti. Cevdet’in 1904-1932 senelerinde yayınladığı ve halkı aydınlatma aracı olarak gördügü “İctihad” dergisinde, 1921 senesinin sonunda ve 1922’nin başında üç makale yayınlandı. Bu üç makalesinde Bahailik hakkında çok olumlu bir şekilde yazıyor. Abdullah Cevdet bu makalelere dayanarak İctihad’ın 1 Mart 1922 tarihli 144. sayısında bir makale yayınlar. “Bir dünya dini olarak kabul edilmesini istedigi Bahailik hakkindaki” bu yazısında peygambere hakaret ettiği gerekçesiyle önce tutuklanarak iki sene hapse mahkum edilir.(7)

Biz son olarak, tüm Müslümanların, büyük islami din adamları ve alimlerinin, Bahai fırkası hakkında verdikleri şerii hüküm ve fetvalara dikkat etmelerini ve bu saptırıcı fırka karşısında durmaları gerektiğini ayrıca kendilerini bu fırkanın tehlikeli planlarından korunmasını Allah-u Teala’dan niyaz ederiz.

Dipnotlar

1-) Fığlalı, a.g.m., IV, 465-66; Şevki Efendi, a.g.e., s. 109.

2-) Adip Taherzadeh, Hz. Bahaullah’ın Zuhuru, çev. Süreyya Güler, İstanbul, 1998, II, s. 80-82; Özşuca, Bahai Tarihi, s. 41-49; Neyif Özşuca, Bahaî Dini, Ant Matbaası, Ankara, 1989, s. 1-4.

3-) Fığlalı, a.g.m., IV, 466; Abdülhamid, a.g.e., s. 161-171.

4-) Şevki Efendi, a.g.e., s. 231-247; Özşuca, Bahai Tarihi, s. 53-72.

5-) Bkz. Fığlalı, a.g.m., IV, 466; İkân Kitabının tenkidi konusunda bkz. Abdülhamid, a.g.e., s. 101-113; Kurdun Oğlu Risalesi, Özdemir Basımevi, İstanbul 1976.

6-) http://fatwasforbahais.wordpress.com

7-) http://www.dunyadinleri.com

Bizi Takip Edin
Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipiscing elit, sed do eiusmod tempor incididunt ut labore et dolore