Sadece Gerçek logo

Aşık olmak ve evlilik kurumuna islami bir bakış

Aşık olmak ve evlilik kurumuna islami bir bakış

Aşık Olmak Günah mıdır?

Aslında cevabı çok basit bir soru olmasına rağmen insan nefsi, kendi hislerine kılıf uydurmak için bu soruyu sorarak, bazı gayrimeşru ilişkilere kılıf uydurma çabasında oluyor. Ama yine de bilmeyenlerin olacağını düşünerek, biz bu sorunun cevabını vererek açıklamaya çalışalım.


Sevmek, aşık olmak elbette günah değildir. “Sevmek kabiliyeti” Allah’ın kullarına ihsan ettiği hislerden bir histir. Fakat kulun unutmaması gereken husus: Asıl sevilmeye layık olan “bize sevmeyi ve bütün sevdiklerimizi ihsan eden Rabbimiz” olduğudur.


Allah kulları arasında hususen de eşler arasında kuvvetli muhabbetler yaratmıştır. Kuran-ı Kerim’de mealen şöyle buyrulur:


“Sizi tek bir nefisten (Âdem’den) yaratan ve ondanda gönlü ona ısınsın diye eşini (Havva’yı) yaratan O’dur.” (Araf Suresi, 189.ayet meali)


“Onun delillerinden biri de, kendilerine (meyledip) ülfet edesiniz diye kendi (cinsi)nizden size eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve bir şefkat kılmasıdır. Şüphesiz ki bunda düşünecek olan bir kavim için nice deliller vardır.” (Rum Suresi, 21. ayet meali)


Şimdi mevzuyu biraz daha duygusal, edebi ve gençlerin gönlüne hitap edecek şekilde açıklamaya çalışalım.

Bazen, bir insana çatlamış toprağın suya ihtiyacı gibi hasret olabilirsiniz. Ancak, o insana zamanı gelmeden ve belli şartlar vuku bulmadan kavuşmak, sizin sonunuz olabilir. Zamanı gelinceye kadar, ondan durabildiğiniz kadar uzak durmanız, hem onun için hem de sizin için en iyisidir. Sevgi ve hasret, sabırla süslenmişse gerçektir. Sabretmeyen yar, gerçekten sevemez. Hasret çekmeyen gönül, gerçek sevgi nedir bilemez.



* Sevmek, hissetmektir. Seven, sevdiğinin söylemediğini bile hisseder.

* Sevmek güvenmektir. Seven, sevdiği hakkında olumsuz iddialarda olsa, önce sevdiğine inanır.

* Sevmek, sabretmektir. Seven, sevdiğine meşru bir yöntem ile kavuşmak için sabreder.

* Sevmek, beklemek ve hayırlısını istemektir. Seven dua eder, sabreder ve hayırlısıyla olmasını ister.


Velhasıl kelam. Nefis ve şeytan ne kadar zorlasa da, gerçekten Allah rızası için seven ve sevilenler, nefis ve şeytanın tuzaklarından, Allah’ın korumasıyla birlikte kurtulurlar.


Tabi yine belirmek gereken bir şey var o da, bu söylediklerimin sevdiğini gerçekten Allah rızası için seven ve gayrimeşru yollara sapmaktan çekinerek, bundan korunmak için samimiyetle dua edenler için geçerli olduğudur.


Nitekim Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) hadis-i şeriflerinde aşık olanların, iffetini koruyarak (helal yoldan) kavuşmak nasip olmadan ölenler hakkında, çok önemli şeyler söylemiş ve onların mevkilerinin yüksekliğini buyurmuştur. Bu hadis-i şeriflerden bazıları;


“Aşkını gizleyip, iffetini muhafaza ederek ölen şehiddir.” (bk. Kenzu’l-ummal, h. No: 6999-7000; Hakim, Hatib)


“Aşkını gizleyip, iffetini muhafaza ederek, sabredenin günahlarını, Allahü teâlâ affedip Cennetine koyar.” (İbni Asakir)


“Ümmetimin üstün olan kimseleri, aşk belasına maruz kalınca iffetini muhafaza edenlerdir.” (Deylemi)


”Birbirini sevenler için, nikah kadar güzel bir şey yoktur. ” (İbni Mace)


İşte hadis-i şeriflerden bazıları bunlardı. Elbette, her aşık olan kavuşacak veya kavuşamayacak. Hatta bazıları aşkının, şehvetine karşı yenik düştüğünü bile görecek. Ama asıl mesele, harama bulaşmadan, sabretmek, dua ile hayırlısını istemektir.

Karşı cinse olan muhabbet hissi, insanın sadece eşine sarf etmesi için verilmiştir. Cenab-ı Hakk helal yolla yapılan evliliklerde eşler arasına muhabbeti koyacağını yukarıda geçen ayetlerde olduğu gibi bildirmiştir. Fakat insanın eşine karşı olan muhabbeti de yalnızca nefis hesabına (güzelliği veya bir takım menfaatler için) olursa bir müddet sonra o muhabbet erir gider.


İnsanın fıtratında karşı cinse muhakkak bir meyil vardır. Fıtri olan bu meylin neticesinde muhabbet oluşabilir. (Hususen gayr-i meşru muhabbetlerin hasıl olacağı ortamlarda bulunmak bu neticeyi getirir) Bu durumda ya İslam dininin uygun gördüğü şekilde en kısa zamanda evlenilmelidir. Böyle bir imkân yoksa kişi iffetini muhafaza etmelidir. Yani haram olan birine duyulan muhabbet, o kişiyle irtibatı helal kılmaz.


Allah, aşkına haram bulaştırmayanlardan eylesin. Allah, aşk belasına tutulmasına rağmen, birbirini gerçekten Allah için sevenlerden eylesin. Allah, hayırlı bir şekilde ve meşru ölçüler dahilinde aşık olanlara, harama düşmeden yuva kurmayı nasip eylesin.


Amin.



Evlenecek hanımlara tavsiyeler

Erkek için de, kadın için de iyi geçinmek, fedakârlık ve sabır ister. (Külfetsiz nimet olmaz) buyrulmuştur. İyi geçinmek için, sıkıntılara katlanmak ve her zaman kendini haklı görmemek gerekir. Ben haklıyım demek geçimsizliğe yol açar.


Tecrübeli ve Müslüman bir annenin, asırlar önce kızına verdiği bir öğüt:


* Doğup büyüdüğün, senelerce yaşadığın bir yuvadan çıkarak, yabancı bir yere gidecek, huyunu, suyunu bilmediğin bir insanla yaşayacaksın.


Sen ona yer ol ki, o sana gök olsun. Sen ona ev ol ki, o da evin direği olsun. Sen ona cariye ol ki, o da sana köle olsun.


* Ona sıkıntı verme ki sevgisini azaltmasın. 

* Ondan uzak kalma ki, seni unutmasın!


* Onun gözünü, burnunu ve kulağını koruyasın ki, gözü senden başkasını görmesin, senden başkasının kokusunu almasın ve senden hep güzel şeyler işitsin.


* Evinde otur, ev ve el işleriyle meşgul ol!

* Yiyecek, içecek hususunda o ne getirirse, onunla kanaat et ve şunu bunu alamıyoruz diye asla şikayette bulunma!


* Koca hakkını kendi hakkın üzerine tercih et!


* Kocanın akrabasının hakkını da önde tut!


* İntizama ve temizliğe dikkat et!


* Komşularınla iyi geçin, onlardan gelecek sıkıntılara katlan!


* Bilhassa komşular arasında laf getirip götürme! Dedikodudan kaç!


* Namazlarını vakit girer girmez kıl!

Evlenecek erkeklere tavsiyeler

Şunlara riayet eden erkek mutlu olur:


1- Eşine karşı her zaman, güzel huylu olmalı. Allahü teâlâ iyi huylu olanları sever, huysuzları sevmez. Eşini incitmek haramdır. Ona karşı her zaman, yumuşak davranmalı. Eve gelince selam verip hâl ve hatırını sormalı, şakalaşmalı. Eşi ile oynamak sevaptır. Sıkıntısını, düşmanlarını, borçlarını söyleyerek onu üzmemeli. Üzüntülü ise, onu çok sevdiğini, söyleyip halini sormalı, tatlı şeyler söylemeli.


Bir hadis-i şerif meali:  (Müslümanların en iyisi, en faydalısı, eşine karşı iyi ve faydalı olandır.) (Nesai)


2- Yapması zor olan şeyleri bile, inşaAllah yaparım diye söz vererek gönlünü almalı. Çünkü o, kendisine alışmış olan dostu, dert ortağı, yemeklerini yapan, çocuklarını yetiştiren fedakâr eşidir.


3- Çocuk terbiyesinde, ona yardımcı olmalı. Bebek, gece gündüz ağlayıp anasına hiç rahat vermeyen, onu insafsızca üzen bir alacaklıdır. O halde, ona yardım edene, Allahü teâlâ yardım eder.


4- Ona, gücü yetiyorsa o şehirde âdet olan elbisenin, ziynetlerin en kıymetlisini almalı. Sokağa çıkarken, bunları da örtmeli, yabancıya göstermemeli. Helalinden en iyi gıdalar almalı. Yemeği yalnız yememeli. Çoluk çocukla yemek sevaptır. Eve nafaka alırken kısmamalı, israf da etmemeli. Çoluk çocuğa verilen paranın sevabı, sadaka sevabından daha çoktur. Nafaka temin edemeyenin evlenmesi haramdır.


5- Eşi ile iyi geçinmeli. Onu azarlamamalı, yüksek sesle konuşmamalı. Mala ve namusa hıyanet etmeyen kadınları dövmek değil, onları hiçbir suretle üzmek caiz değildir. Dünya işlerindeki kusuru için, dövmek şöyle dursun, acı, sert bile söylememelidir. Kadınların kalpleri ince ve nazik olduğundan, birbirlerini çekemeyenleri çoktur. Bu bakımdan, bilhassa yeni evliler, uyanık olmalı, ana, kız kardeş ve başka kadınların, eşini çekiştirmelerine aldanmamalı, böyle şeyler söylenmesine fırsat vermemeli. Böyle sözlere uyarak eşini incitmekten sakınmalı. Anası ve kız kardeşleri için eşinin söylediklerine karşı da uyanık olmalı. Anaya eziyet edilmesine fırsat vermemeli. Anasına, kendisi, eşi ve çocukları, muhakkak saygı göstermeli. Ana babaya, kayın valide ve kayın pedere saygı, hizmet edilmesi birinci vazife olmalı. Büyüklerin rızasını, duasını almaya çalışmalı, hayır dualarını, büyük kazanç bilmeli.


6- Huysuzluğunu yumuşak karşılamalı. Onunla iyi geçinmeye çalışmalı. Akıllı eşler, birbirini üzmez. Hayat arkadaşını üzmek, ahmaklık alametidir. Huysuz kimsenin eşi, devamlı üzülerek sinirleri bozulur. Sinir hastası olur. Böylece çeşitli hastalıklar meydana gelir. Eşi hasta olan kimse, perişan olmuş demektir. Eşinin hizmet ve yardımlarından mahrum kalmıştır. Ömrü, onun dertlerine çare aramakla geçer. Bütün bu sıkıntılara kendi huysuzluğu sebep olmuştur. Ne yazık ki bu pişmanlığının faydası olmaz. O halde; eşine yapacağı huysuzluğun zararı kendine olur. Ona karşı, hep güler yüzlü, tatlı dilli olmaya çalışmalı!


7- Huyu değişirse, suçu kendinde bulup, ben iyi olsaydım, o da böyle olmazdı, demeli.


8- O kızınca, susmalı. Böylece, pişman olup, özür dileyebilir. İyilikleri görülünce Allahü teâlâya şükretmeli ve ona dua etmeli. Öyle davranmalı ki, eşim beni çok seviyor intibasını vermeli.


9- Günah olmayan kusurlarını görmemeli. Günahlardan vazgeçmesini, namaza, oruca ve gusle devam etmesini tatlı ve yumuşak sözlerle anlatmalı. Kıymetli şeyler alacağını söz vererek ibadetleri yaptırmalı, günahlarını önlemeli. Ayıplarını, sırlarını, herkesten gizlemeli. Kur’an okumasını ve ilmihalini öğretmeli. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını okumalı.


10- Ona, hep hayır dua etmeli. Çünkü, o, evinin bekçisi, aşçısı, terzisi, yoldaşı ve hayat arkadaşıdır.

Dengin olan kişiyle evlenmekten kasıt

İyi geçinmekte, tahsilin ve aynı yöreden olmanın avantajları vardır. Ama bunlar şart değildir. Tahsil farkı çok olursa, onun seviyesine inip bir şey anlatmak zor olur. Ayrı yörelerden olursa, alışkanlıklar farklı olduğu için anlaşma zor olabilir. Aynı yöreden olursa âdetlerde anlaşma kolaylaşır. Ama kızda ve erkekte şu üç vasfın bulunmasına dikkat etmelidir:


1- Dinine bağlı olmalı.
2- Sağlıklı olmalı, evliliğe gölge düşürecek hastalıkları bulunmamalı.
3- Mizacı, ahlakı iyi olmalı. Her şeye kızan, pire için yorgan yakan tiplerle geçim zor olur.


Bu vasıflara haiz olan erkeği de, kızı da dengi ile evlendirmelidir.


Hadis-i şerifte buyruluyor ki:  ”Kızınızı küfvüne [dengine] uygun olanla evlendirin.” (Tirmizi)


Küfüv, erkeğin soyda, malda, din işlerinde ve şerefte kadına uygun olması demektir. Yoksa, zengin olması, maaşının çok olması, tahsilli olması ve aynı yöreden olması demek değildir. Küfüv, erkeğin salih Müslüman olması, namaz kılması, içki içmemesi, yani İslamiyet’e uyması ve nafaka kazanacak kadar iş sahibi olması demektir. Erkek şu hususlarda kadından üstün olmalıdır. Eşit olsa da olur.


1- Sanatta erkek daha üstün olmalı ve denk olmalı. Aşağı sanatlı erkek, yukarı sanatlı kadının dengi sayılmaz.


2- Erkek kadından zengin olmalı yahut geliri, kadınınkinden çok veya eşit olmalı. Zengin kadın, fakir erkeğin dengi sayılmaz. Erkek, mehr-i muacceli ve bir aylık nafakayı verecek güçte ise, zengin kadına denk sayılır. Köylü erkek, şehirli kızın dengi sayılır.


3- Erkek kadından daha dindar olmalı veya eşit olmalı. Fâsık erkek, saliha kızın, hatta salih kimsenin kızının dengi olamaz.

Şir’at-ül İslam kitabındaki hadis-i şeriflerde buyruldu ki:



* ” Kızını fâsıkla (açıktan, çekinmeden günah işleyenle) evlendirenin duası ve ibadetleri kabul olmaz.”


* ” Fâsık erkekle evlenmeye razı olan kimsenin, kabrinden kalkarken, alnında, “Allah’ın rahmetinden ümidini kesmiş” yazısı bulunur. ”


* ” Şefaatime kavuşmak isteyen, kızını fâsıkla evlendirmesin! ”

İki hadis-i şerif mealini paylaşarak, bu konu başlığını tamamlamış olalım.



”Kadın, ya malı için veya güzelliği için, yahut da dindarlığı için alınır. Siz dindar olanını alın! Malı için alan malına kavuşamaz, yalnız güzelliği için alan, güzelliğinden mahrum kalır.” (Müslim)


”Güzelliği ve malı için bir kadınla evlenen, ikisinden de mahrum kalır. Dini için, saliha olduğu için evlenene, mal ve güzellik de nasip olur.” (Taberani)


“Dininden ve ahlakından hoşnut olduğunuz biri size geldiği zaman, ona kızınızı nikahlayınız. Şayet böyle yapmazsanız, yeryüzünde fitne ve fesat çıkar.”



Sahabeler:


“Ey Allah´ın Resûlü! Şayet onda fakirlik ve soy düşüklüğü varsa, ne yapalım?” diye sordular. 

Allah Resûlü:


“Dininden ve ahlakından hoşnut olduğunuz biri size geldiği zaman, ona kızınızı nikahlayınız.” dedi ve bunu üç defa tekrar etti. (Tirmizî, Nikâh, 3)

Erkek olsun kadın olsun, evleneceği kişinin, haramlardan kaçan, namazını kılan ve diğer ibadetlerini yapan, güzel ahlaklı biri olması lazımdır. Sadece boyuna posuna, kaşına gözüne bakan, ulu sözü dinlemeyen, dünyada ve ahirette pişmanlıklara düçar olur. Evlenilecek kişinin ırkı ve rengi önemli değildir. Önemli olan, iyi insan yani salih Müslüman olması, fâsık olmaması ve itikadının düzgün olmasıdır.

Yeni evlenenlere önemli ve pek bilinmeyen ama yapılmasında büyük fayda sağlayacak olan evlilik öğütleri. Bu öğütler, aynı zaman Peygamberimiz’in (Sallallahu aleyhi ve sellem) Hz. Ali’ye (Kerem Allahuveche) evlilik öğütleridir.

Peygamberimiz'in Hz. Ali'ye evlilik öğütleri


Özellikle yeni evlenen ve evli olanların bu hadisi şerifleri hıfz (ezber) etmeleri kendilerini birçok sıkıntıdan kurtarıp dünya ve ahiret saadetine nail olmalarına vesile olacaktır.

Hazret-i Fâtıma-tüz-zehrâyı “radıyallahü teâlâ anhâ” hazret-i Alîye “radıyallahü teâlâ anh” tezvîc (nikah) ettiklerinde buyurdukları vasıyyetleri beyanındadır.

Hazret-i Alî “radıyallahü teâlâ anh” rivâyet eder. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” buyurdular ki:

* Yâ Alî! Gelini kendi evine götürdüğün zemân çorabını ayağından çıkar. Ayağını yıka. O suyu evin bütün köşelerine saç. Böyle yapınca Allahü tebâreke ve teâlâ hazretleri senin evinden yetmiş dürlü fakîrliği dışarı çıkarır. Yetmiş dürlü bereketi evine dâhil eder. Yetmiş rahmeti sana nâzil kılar. O gelin ile ve onun bereketi evin köşelerine erişir. O gelin delilikden ve diğer hastalıklardan emîn olur.

* Yâ Alî! Gelini ilk hafta yoğurt yimekden ayran yimekden sirke ve ekşi yimekden men’ et! Hazret-i Alî “kerremallahü vecheh” “Yâ Resûlallah! neden ötürü bu şeyleri vermemem gerekdir” diye sordu. Buyurdu ki: (Ondan dolayı ki turşu ve yoğurt ve ayran rahmde evlâd olmasına mâni’ olur. Evde bir hasır olması doğurmayan kadından iyidir.) Hazret-i Alî dedi ki: Yâ Resûlallah! Sirkenin illeti nedir. Buyurdu ki: (Sirke yiyen kadının hayzı zahmetli olur ve temizliği uzar. Keşenç yimek hayzı karında habs eder. Eğer Hak Sübhânehü ve teâlâ hazretleri bir evlâd verirse doğumu zor olur. Ammâ ekşi elmâ yimek hayz kanını keser. Onun ardından başka hastalık zuhûr eder.)

Sonra Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri buyurdu ki:

* Yâ Alî! Ayın evvelinde ortasında ve sonunda ehline yakın olma ki o hanımda ve o evlâdda cüzzam ve dîvânelik (delilik) ve pislik olmasından korkulur.

* Yâ Alî! Ehline asr (ikindi) nemâzından sonra yakın olma. Eğer Allahü tebâreke ve teâlâ bir evlâd nasîb ederse ahvel (şaşı) olur ve şeytân şaşı evlâda sevinir.

* Yâ Alî! Ehline yakınlık (cima) etdiğin vakit çok konuşma ki eğer bir evlâd olursa yiyici olur. Avret yerine bakma. Sohbet (cima) esnâsında gözünü yumma. Evlâda körlük getirir.

* Yâ Alî! Kendi ehline bir başka kadının şehveti ile yakın olma ki eğer bir evlâd olur ise muhannes (kadına benzeyen erkek) olur. Kadınlara benzemeye çalışır.

* Yâ Alî! Cünüb olduğun zemân kat’i olarak Kur’ân-ı azîm-üş-şânı okumayasın ki korkulur ki gökden bir ateş inip seni yakar. Cünüb hâlde sohbet (cima) etme. Senin bir su kabın ehlinin bir su kabı olsun. Ayrı ayrı su kapları ile temizleniniz. Eğer bir su kabından ikiniz yıkansanız şehvet şehvet üzerine düşer (tekrar cima ederseniz). Aranıza düşmanlık düşer. Korkulur ki talâk ve iftirâka müncer olur.

* Yâ Alî! ikiniz de ayakda iken sohbet (cima) etmeyiniz eşekler böyle yapar. Eğer çocuk olur ise döşeğe bevl (idrar) eder.

* Yâ Alî! Ehlinle bayram geceleri buluşma! Eğer çocuk olur ise altı parmağı veyâ dört parmağı olur.

* Yâ Alî! Ehlinle meyve ağacı altında buluşma ki eğer çocuk olur ise kâtil olur kan dökücü olur. Halka zulm eder.

* Yâ Alî! Ay ışığında (Açık havada ay ışığının altında) ehline yakın olma. Meğer bir yerde örtünülmüş olasın. Eğer bir çocuk olursa fakîrlikden ömür boyu kurtulamaz.

* Yâ Alî! Ezân ile ikâmet arasında ehline yakın olma ki eğer bir çocuğunuz olur ise kan dökmeğe hevesli olur.

* Yâ Alî! Hanımın hâmile olduğu zemân abdestsiz ona yakın olma. Eğer çocuk olursa kör gönüllü ve bahîl (cimri) elli olur.

* Yâ Alî! Şa’bânın ortasında Berât gecesi ehline yakın olma eğer aranızda bir çocuk olursa derisinde tüylerinde ve yüzünde kötü nişânlar olur.


Bu tavsiyelerin devamını merak edenler şu linkten tamamını okuyabilir. Bu paylaşımı ayrı bir başlık adı altında yaptığımız için, burada tekrardan paylaşmanın gereksiz olduğunu düşünüyorum. Dileyen, bu linkten devamını okuyabilir:

https://www.sadecegercek.net/2014/06/peygamberimizin-hazreti-aliye-evlilik-ogudu.html

Evlilerin, evinde huzur, bereket ve bolluk olması için dikkat etmesi gerekenler ve evliliğin nimeti

Düğünde dikkat edilmesi gereken bazı hususlar hakkında:


* Düğünde, fakir-zengin ayrımı yapmadan davet edilmelidir! Hadis-i şerifte buyruldu ki:  ”Yemeklerin en fenası, zenginlerin davet edilip de fakirlerin çağrılmadığı düğün yemekleridir.” (Buhari)


* Davul çalarak düğünü tanıdıklara duyurmak sünnettir. Kadınların düğünde kendi aralarında def çalıp,aşırıya kaçmadan oynamaları caizdir. (Menahic-ül-ibad, Kimya-yı Saadet)


* Düğünde gelen hediyelerden, eşarp, entari gibi kadına mahsus olan eşya kadınındır. Müşterek eşya ise erkeğindir. Sünnet çocuğuna gelen hediyeler de böyledir. (Hadika)


* Düğünlerinizi mescitlerde yapınız. (Feyzü’l-Kadîr, II/11; Hadis no: 1198)


* “Nikâhı ilân edip onun için def çalınız.” Başka bir hadiste şöyle buyuruyor: “Şiir normal söz gibidir. İyisi iyi, çirkini çirkindir.”(el-Mühezzeb, II/326-328).  Şarkı, tanbur ve ud gibi çalgılarla beraber veya fahiş ve gayri ahlakî olursa haramdır. (Halil GÜNENÇ, Günümüz Meselelerine Fetvalar, II/191)


* Evliliğin alâmeti, nikâhın îlân edilmesidir. (Nesâî, Nikâh, 72;)


* Resûlullah Aleyhissalâtü Vesselâm, Abdurrahman bin Avf radiyallahü anh’ın üzerinde zâferân kokusu (düğünde sürülen koku) görünce sordu: “Bu ne hal?”


Abdurrahman bin Avf radiyallahü anh: “Bir kadınla bir miktar altın mehir karşılığında evlendim.” dedi.


Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm: “Allah mübârek eylesin. Fakat bir koyunla da olsa düğün ziyâfeti ver.” buyurdu. (Nesâî, Nikâh, 74, 75; Müslim, Nikâh, 79, 80; Tirmizî, Nikâh, 10;)


* Sabit el-Buhânî radiyallahü anh anlatmıştır:


Hz. Enes’e, “Resûlullah Aleyhissalâtü Vesselâm Zeyneb radiyallahü anhânın düğün ziyafetini ne ile yaptı?” diye sordum. Hz. Enes radiyallahü anh:


“Resûlullah Aleyhissalâtü Vesselâm sahabelerine doyup terk edinceye kadar ekmek ve et ziyâfeti verdi.” dedi. (Müslim, Nikâh, 91;)




Ana başlıkta belirtilen diğer konular hakkında,  bazı hadis-i şerifler;


 ” Sofradan düşen kırıntıları yiyen fakirleşmez, çocukları da ahmak olmaz.” (İ.Neccar)

” Öldükten sonra sevabı kesilmeyen iyi işlerden biri de, salih evlat yetiştirmektir. Ana-babası öldükten sonra böyle evladın ettiği dualar, ana-babasına ulaşır. ” (Müslim)


Evlenmeyen kimse, gözünü haramlardan koruyamayabilir. Evlilik, şeytanın kötülük yapmasından uzaklaştırabilir ve dinini korumaya yardım edebilir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

” Evlenen, dininin yarısını korumuştur. Artık diğer yarısını korumak için de Allahü teâlâya karşı gelmekten sakının!” (Taberani)



” Bir genç evlenince, şeytan şöyle der: “Eyvah, dinini benden korudu.” (İbni Asakir)

Kadınların huysuzluklarına ve onların ihtiyaçlarını temin için sabretmek, üstün ibadetlerdendir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:



” Günahlardan bir günah vardır ki, ailesinden çektiği sıkıntıdan başka bir şey ona kefaret olmaz. ” (Taberani)

” Gün gelir, kişinin helakı, hanımının, ana-babasının ve çocuklarının elinden olur. Bunlar onu, fakirlikle ayıplar. Gücünün yetmediğini kendisinden isterler. Kişi bu sebeple tehlikeli işlere girer ve dini gider, helak olur. ” (Beyheki)

Evliliğin külfetlerinden bazıları

1- Helal nafaka temininde güçlük çeken kimse, harama sapar ve kendini helaka sürükler. Bekâr olursa kendini geçindirmesi daha kolay olur.


Kıyamette insanın ilk hasmı aile efradıdır. Derler ki: (Ya Rabbi, bundan hakkımızı al! Biz bilmiyorduk. O bize haram yedirdi.) Çoluk çocuğun hakkı alınır. Sadece mal bakımından değil, ilim bakımından da aile efradını cahil bırakmamalıdır! Hadis-i şerifte buyruldu ki:



Kişi, ehlini cahil bırakmaktan daha büyük günahla huzur-i ilahiye çıkamaz. (Deylemi)


2- Ailesiyle hoş geçinememek, kötü huylarına sabredememek felakettir. Çünkü erkek çoban gibidir, âmir gibidir, maiyetinden mesuldür. Hadis-i şerifte buyruldu ki:


Kişiye, tekeffül ettiği kimseye bakmaması günah olarak yeter. (Nesai)


Allahü teâlâ, kendimizi ve aile efradımızı Cehennemden korumamızı emrediyor. Halbuki insan kendini korumaktan aciz iken, mesuliyeti altındakileri nasıl koruyabilir? Geçimsiz, sinirli kimseler hanımlarının kötü huylarına sabredemeyeceği için evlenmemeleri daha uygun olur.


3- Çoluk çocuk kalbi meşgul edebilir. Kendisini ibadetten alıkoyabilir. Ebu Süleyman-i Darani hazretleri buyurdu ki: (Bekârlığa dayanmak, ailenin çilesine dayanmaktan daha hayırlı, onların eziyetine katlanmak, Cehennem ateşine dayanmaktan daha hayırlıdır.


Güzel ahlaka sahip olan, helal nafaka kazanabilen, hanımını üzmeyecek olan, evlenmesi ibadetine mani olmayan kimsenin evlenmesinde mahzur yoktur. Helal nafaka kazanması zor ise, geçimsiz ve huysuz ise, evlenmesi hayırlı işlerine mani oluyorsa evlenmesi mahzurlu olur.

Hanımlar, doğum esnasında ölürse…

Müslüman hanım, doğum esnasında ölürse şehid olur. Şehid olunca, farz borçları ve kul hakları hariç bütün günahları affolur. Üç hadis-i şerif meali şöyledir:

Kadın hamileliğinde, doğum yapıncaya ve çocuğu emzikten keseceği günü kadar Allah yolunda nöbet bekleyen mücahit gibidir. Bu zaman ölürse şehid ecri vardır. (Taberani)


Hamile iken, doğumda veya lohusa iken ölen kadın şehiddir. (Ebu Davud, Taberani)


Kadın, hamile iken, gündüz saim, gece kaim ve Allah korkusu kendisinde galip olan bir mücahit sevabı hak eder. Onu ağrı tuttuğunda kendisine verilecek sevabın çokluğunu hiç kimse bilmez. Bebeğin her emişinde bir can diriltmiş gibi sevap alır. (Ebuşşeyh)

Boşanma hakkında bazı hadis-i şerifler

Herhangi bir kadın, gereksiz yere, kocasından boşanmayı isterse, Cennetin kokusu ona haram olur.”(Ebu Davud,Talâk, 18;Ahmet b. Hanbel)


Ciddi bir sebep olmadan, kocasından hul’ yoluyla boşanan kadın, cennetin kokusunu alamaz.”(Tirmizî,Talâk 11, (1186, 1187); Ebû Dâvud, Talâk)


İblis arşını suyun üzerine kurar. Sonra da çetelerini gönderir. Bunlardan rütbece en yakın olan (itibarca en büyük olanı), fitnece en büyük olanıdır. Biri gelip, ‘şunu şunu yaptım’ der. İblis ‘hiçbir şey yapmamışsın’ sözüyle karşılık verir. Sonra bir başkası daha gelir ve yaptıklarını anlatır; ‘karısıyla aralarını ayırıncaya kadar peşlerini bırakmadım’. Bunun üzerine iblis, onu kendine yaklaştırır ve ‘aferin sana (sen ne iyisin)’ diyerek, iltifat eder. (Müslim, Sifatün-Münafikin, 67)


Allah sık sık kadın değiştiren çeşnici erkeklerle, sık sık koca değiştiren çeşnici kadınları sevmez. (Kenzu’l-Ummal,9/662)


Evleniniz, fakat (kurduğunuz aile yuvalarını) talâk ile yıkmayınız. Zira ondan arş-ı ilâhî titrer.” (Kenzu’l-Ummal,9/661)


***

Bu konu aslında bir umman ve açıkçası bundan kat kat fazlası yazılabilir, farklı başlıklara girilebilir, fıkhi boyutu anlatılabilir. Talak’ın kaideleri, miras, mehir gibi konulara da iyice açıklık getirilebilir. Ancak burada bırakmak, şahsım adına gereklidir. Çünkü bundan fazlası, beni aşan mevzulardır. Hududu korumak ve haddini bilmek şarttır. Bilmiyorum demenin vebali yoktur ama her mevzuyu biliyormuş edasıyla ele alanın hata yapması kaçınılmazdır ve bunun vebali ağırdır. O yüzden yazımızı burada bitiriyoruz.

Allah bu yazımızı hayırlara vesile kılsın. Amin.






Etiketler:

Paylaş:

Bizi Takip Edin
Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipiscing elit, sed do eiusmod tempor incididunt ut labore et dolore