Sadece Gerçek logo

Çağımızın hastalıkları; ” Aşırı dozda materyalizm, aşırı dozda pozitivizm ”

Çağımızın hastalıkları; aşırı dozda materyalizm, aşırı dozda pozitivizm

Bir çocuğun ütopik hayaller kurmasını ve bunları gerçekleştirmeye çalışmasını anlarım ama koca koca insanların (!) sınıfsız bir toplum ve adaletsiz eşitlik ütopyalarının peşinden koşmasını, bunun için ömrünü ve ahiretini berbat etmesini bir türlü anlamış değilim…

Bir yırtıcı hayvanın, avladığı hayvanı yiyeceği sırada başka bir hayvanın saldırısına uğramasını ve avını o hayvana kaptırmasını anlarım ama insanların (!) bir dağ altını olmasına rağmen, ikincisine göz dikmesine, başkasının malını mülkünü ve sahip olduğu herhangi bir nesneyi, açgözlülük ederek gasp etmesini bir türlü anlamış değilim…

Önceden yukarıdaki gibi düşünür ve neden böyle olduğunu iyice sorgulardım. Bu soruların cevaplarına ulaşmak aslında çok basit. İnsanları bu hale getiren en önemli unsur, verilen eğitimdir. Eğitimimiz tamamen materyalist ve pozitivist akımların etkisiyle örülmüş bir duvar gibi… İçeriye ise yararlı bile olsa batîni ve manevi hiçbir oluşumun ve ilmin girmesine izin verilmiyor.

* Sen, İslam dinini diğer dinlerle bir tutarak; ” dogmalar bütünü ” dersen… İslam’ın hakiki naslarını ve bilimin özü olduğu gerçeğini görmezden gelirsen…

* Sen, İslam dininin verdiği insanlık tarihi hakkındaki gerçek bilgileri göz ardı ederek, teoriden öteye geçememiş bir safsatayı ortaya atan Darwin’in zihniyetini, Biyoloji hatta Türkçe derslerinde bile, öğrencilerin bilinçaltına işlersen…

* Sen Güneş dil teorisi, Ay dil teorisi gibi safsataları Türkçe derslerinde anlatarak, ilk insanların vahşi olduğu palavrasını bu gençlere sunarsan, ” ilk insanlar, konuşmayı doğadaki seslerden öğrendi. ” diye açıklama getiren ve hayret verici bu sapık teoriyi, daha ilkokuldan başlayarak adeta kanun gibi öğrencilere sunarsan…

Elbette yukarıdaki iki kutuplu, sapık düşünce ortaya çıkar. Bu iki kutuptan birisi Komünizm, diğeri ise Kapitalizmdir. 21. yüzyılda bu ikisinin yanına, dünyayı etkisi altına alan Liberalizm fırtınasını da katarsanız, şeytan üçgeni tamamlanmış oluyor.

Liberalizm, iki ideolojiden daha özgürlükçü ve iyi görünse bile aslında toplumları her türlü ahlaki ve kültürel değerden, her türlü kutsaldan uzaklaştıran bir ideolojidir. Kapitalizmdeki ben merkezli yaşam, sadece elit kesimin sahip olduğu bir durum olarak görünürken, Liberalizmle birlikte bu durum, tüm topluma enjekte edilen bir zehire dönüşmüştür. O yüzden böyle duyarsızlaşıyor, o yüzden her geçen gün kendi değerlerimizden kopuyor, o yüzden ruhi hastalıklar ve strese bağlı bedensel hastalıklarımız ortaya çıkıyor.

Elbette bu ideolojilerin hepsi, insana yaratıldığı ilk andan itibaren düşman kesilen iblis ve onun yardımcıları olan ifrit ve marid türündeki şeytanlaşmış cinler tarafından telkin ediliyor. Bu cinler, eski çağlarda farklı şekillerde görünerek, asırlarca insanları kendilerine taptırmış, bugün birçok pagan sembolü bu şekilde ortaya çıkmıştır.

İyi ve kötü savaşı, ilk insanın yaratılışından itibaren vardır ve dünyanın sonuna kadar olacaktır. Bu iblis ve yardımcıları, 20.yüzyılda ve içinde bulunduğumuz bu asırda altın çağını yaşamaktadır. Gelişen teknoloji ve kâfir cinleri kullanan bazı istihbarat servisleri ve özellikle Yahudi hahamlar, toplumlar üzerinde kara büyü yapıyorlar. Cinlerle insanlara ruhi hastalıklar, cinnetler, çeşitli zararlar ve en basit olarak geçici ve aralıklarla unutkanlık gibi zararlar bile verebiliyorlar. Ayrıca geliştirilen yeni psikotronik silahlarla, uydular aracılığıyla yaydıkları dalgalar vasıtasıyla da insanların zihnine müdahale edilebiliyorlar. Bugün Tübitak bile yayımladığı dergilerde bile bu gerçeği dile getiriyor.

Bilim ve din birbirinden ayrılamaz. Sadece bilim diyen, fen yobazıdır. Sadece din diyende, din yobazıdır. Allah hem dünyayı, hem de ahireti birlikte yürütmemizi emretmiş, Peygamber efendimizde (Sallallahu aleyhi ve sellem) bunu hayatında bizzat uygulamıştır.

Bazı ahmaklar ise şöyle sözler dile getirirler:

” Din ve bilim birbirinden ayrı şeyler ve batılılar din ile bilim birbirinden ayırmayı başardıkları için geliştiler… ”

Bu sözleri sarf eden insanlara şu örnekleri vermek sanırım yeterlidir.

* Adamlar, USB simgelerini bile Yunan tanrıçalarının asalarından esinlenerek belirlemiyorlar mı?

* Mars bile savaş tanrısı demek değil mi?

* Venüs bile aşk tanrıçası demek değil mi?

* Jüpiter, Uranüs, Neptün ve daha yüzlerce gök cisminin isimleri tanrı ismi değil mi?

* Nike bile hızlı koşan bir tanrılarının ismi değil mi?

Evet burada bahsedilen kavramların ve isimlerin birçoğu Antik Yunan tanrılarıdır. Ancak bugün gelinen noktada Hristiyanların ve Yahudilerin dini, tamamen pagan sembollerle dolmuş ve putperest Antik Yunan ve Antik Mısır öğretileriyle doludur. Hatta Hristiyanlıkta bulunan haç bile pagan simgesi ve kabalada bulunan şekil olan hayat ağacı denilen (sefirot) şekilden uyarlanmıştır. Bunların temeli ise İblise ve yardımcıları olan ifritlere aittir. Özendiğiniz batı, dinlerini bırakmış mı? Onlar, şeytanın emirlerine sarıldığı halde bu kadar güçlü. Peki sen, Allah’ın emirlerine sarıldığında ne kadar güçlü olacağını bir hayal et Müslüman!

Ancak yukarıda bahsettiğim gibi pozitivist akımların kölesi olan yobazlar, manevi koruma ve manevi tedavilerden, ruhi bunalım durumundaki insanları mahrum bırakıyorlar. Bugün Çeçenistan’da kurulan bir hastane, devlet güvencesi ile cinlerin sebep olduğu hastalıklarla mücadele için hizmet veriyor. O pozitivist budalası olanlar, şizofreni hastalığının bazı vakalarının cin çarpması olduğunu ne zaman anlayacaklar? Sara hastalığının bazı durumlarda cinlerden kaynaklandığını ne zaman kabul edecekler? O batı özentisi içinde yaşayan budalalar, Vatikan’da bile bu işlere bakan özel bir ekip olduğunu ne zaman öğrenecekler?

Bu mevzulara daha fazla girersek, uzun çapta dünya ve dinler tarihi araştırması yapılması ve ciltlerce kitaplar yazılması gerekir. Ancak, burada yazılan gerçekler meramımı anlatmaya yeterli sanırım?

Bir de eğitimciler ne zaman bu rezilliklere ve insanları bu kadar felaketlere uğratan yanlışlara dur diyecekler? Yahu öğretmenler, akademisyenler, cami hocaları daha ne kadar bu rezilliklere göz yumacaklar? Memuriyet, düzenli maaş güzeldir. Ama peki yanlışa sevk edilen onca gencin vebali kimin? Sadece Darwin gibi sapıkların mı? Elbette hayır! Bu sapıklığı devam ettiren herkes, bu vebalin altına girmiştir.

Birde bu sapıklığın devam etmesinin önündeki en büyük engellerden birisi, ilkokul birinci sınıftan lise son sınıfa kadar (imam hatiplerde dahil) Türkiye’deki müfredatı belirleyen 1945’te imzalanan Fullbright antlaşmasıyla kurulan Fullbright komisyonudur. Bağımsız bir ülkeyiz diye biliyoruz, yoksa öyle değil miyiz?


Fullbright hakkında detaylı bilgi için, bknz: http://goo.gl/7DtUZP

Neyse, biz Darwin üzerinden devam edelim. Adamın(!) kendisi bile evrim teorisini tam olarak kabullenemediğini itiraf etmişken, ” Gözün yapısını düşünmem, beni evrim teorisinden soğutuyor. ” tarzında beyanlar vermişken, Darwin’den çok Darwin’i savunmanın mantığı nedir? Bir insanın(!) maymundan geldiğini kabul etmesi olasıdır ancak, bu sapıklığı kabul eden kişiler insan görünümlü olsalar da, Kuran’ı Kerim’in tabiriyle (belhum adâl) yani hayvandan daha aşağı bir hale bürünmüş derecede sapıtan kişilerdir ve bu sapık teoriyi onlardan başkası kabul etmez.

Darwin’in göz itirafı için, bknz: http://goo.gl/PF33wi

Bence insanların çoğu gerçekten kafayı yemiş durumda, çünkü ruh ve beden açısından sağlıklı bir insan, yukarıdaki saçma düşünceleri kolay kolay kabullenemez. Kalan diğer insanlarda, bu cenderede kafayı yememek için var gücüyle direnmeye çalışıyor.

Allah, sonumuzu hayreylesin. Allah, imanla çene kapamayı nasip eylesin.


Etiketler:

Paylaş:

Bizi Takip Edin
Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipiscing elit, sed do eiusmod tempor incididunt ut labore et dolore