Sadece Gerçek logo

Düşük Bel Modasının Tarihçesi ve Geri Dönüşü

Düşük Bel Modasının Tarihçesi ve Geri Dönüşü

Düşük bel pantolon modasını ortaya çıkaran modacı bir eşcinseldir. Peki eşcinsel (gay) olması ne ifade ediyor? Eşcinsel bir modacı, elbette eşcinsellerin tercihlerini, zevklerini ön planda tutacaktır. Kot pantolon veya blue jean denilen ve İslam’ın emrettiği tesettür ölçüsüne göre bu pantolonları erkeğin bile giymesi uygun değilken, düşük bel olan ve kalçayı bile gösteren bu pantolonu, nasıl olurda bir Müslüman giyerek sokaklarda gezer? Kadın veya erkek fark etmez. Kadına da, erkeğe de, farklı şekillerde olsa da tesettür emri vardır. Bir erkeğin, göbek çukuru ve diz kapağı arasını başkasına göstermesi, gösterdiği kişi erkek-kadın farketmez haramdır. Yani, sadece kadınlara değil, başka erkeklere de gösteremez ve o erkeklerde bakamaz. Haramdır, günahtır ve bu haramdan uzak durulmazsa, nefis ve şeytanın telkinleriyle Allah muhafaza insanı eşcinselliğe götürecek bir durumdur.



Eşcinsellik, hem ruhsal, hemde fiziksel etkenler nedeniyle oluşmuş bir hastalıktır. Ancak, bu hastalık insanın bilerek ve isteyerek yani nefsine uyarak bilerek düştüğü bir hastalıktır. Bu durum, şuna benzer; insan hasta olacağını bilmesine rağmen, kışın ortasında, buz gibi bir havada yazlık elbiselerle dolaşması, kışın ortasında dondurma yemesi, dondurucu soğukta denize elbiseleriyle girme misalidir. Bu misallerden kastımız, eşcinselliğin bilerek ve isteyerek nefsani duygularla yakalanılmış bir hastalık olduğunu anlatmaya çalışmaktır. Bir diğer misal olarak eşcinselliği, uyuşturucu bağımlılığı ile de kıyaslayabiliriz. Çünkü, uyuşturucunun bağımlılık yaptığı ve nefsani olarak istendiği, herkes tarafından kabul edilmekte. Nitekim eşcinsellikte böyledir. Bu pis fiili isteyerek yapanlar hakkında, aynen uyuşturucu gibi bağımlılık oluşacağı hadis-i şeriflerde rivayet edilmiştir.

Bir hadis-i şerifte buyruldu ki; “Kendi rızası ile üç defa livata yaptıran alışır, her zaman bu işi ister.” [R.Nasıhin]

Dolayısıyla İslam dininde eşcinsellik, bilerek istenilerek düşülen bir bataklık olduğu için cezası büyüktür. Lût kavmi, bu pis fiilden dolayı helak edilmiştir. Helak olmuş halde bulunan bir diğer bölge ise kayıp olan ve yakın bir zamanda bulunan, antik kent Pompei’dir. Bu bölgede de, bu pis fiilin izleri mevcuttur.

Eşcinsellik neden bu kadar şiddetle cezalandırılıyor?

Çünkü, eşcinsellik insan fıtratına tamamen aykırıdır. Eşcinsellik, toplum düzenine, aile düzenine, hatta insan sağlığına bile aykırıdır. Aynı şekilde lezbiyenlik ve biseksüellik, adına ne derseniz deyin , tüm bu saydıklarım bir cinsel tercih değil, ruhsal ve fiziksel etkilerle bilerek  ve isteyerek yaşanılan bir hastalık sonucu ortaya çıkan durumlardır. Dolayısıyla İslam dini, bütünü kurtarmak adına yani toplumu kurtarmak adına parçayı, yani bu hastalıklı insanları feda etmeyi her zaman telkin etmiştir. Bu açıklamalara, realist olarak ve insaflı bir şekilde yaklaşılırsa, bize hak verilmesi kaçınılmazdır. Araştırın, bu pis fiili işleyenlerin arasında, bir tane ruhsal manada sorunsuz eşcinsel, transseksüel bulabilecek misiniz? Bulamazsınız.. Çünkü eşcinseller, nefislerine zulmederek, fıtratlarına aykırı iş yaparak, hem kendini mutsuz ve kaybedenlerden yapıyor. Hem toplumu ve aileyi ifsad ediyor. Hem de tüm bu düzeni bozduğu için, Allah’ın yarattığı fıtrata isyan ettiği için, İslam dininde cezalandırılıyor.

Bugün eşcinselliğin bu kadar artmasındaki sebeplerden birisini yukarıda saydık ve ünlülerin ve medya sektörünün, bunda payının büyük olduğunu belirttik. Diğer en önemli sebepler ise medyanın buna özendirmesi ve eşcinsel insanların toplumlarda statü kazandırılarak en üst makamlara yükseltilmeye başlanmasıdır. Ayrıca devletlerin buna izin vermesi ve bu gibi kişilere evlatlık bile verilmesi, bu durumun yaşanmasına sebep olmaktır. Tabi bunların hepsi psikolojik olarak hazırlayan etkenler. Bir de fiziksel olarak hazırlayan etkenler var ki o da gıdalarla yapılanlardır. Kadın ve erkek cinsiyetinin oluşumunu östrojen hormonu belirler. Bu hormon, eğer doğacak çocuk kız olursa daha fazla salgılanır ve anne karnındaki bebeğin cinsiyeti kıza dönüşmeye başlar.

Östrojen hormonu, kadın-erkek herkeste bulunmaktadır. Ancak, bu östrojen hormonu, yetişkin bir erkeği verildiğinde o erkeğin hormonal davranışları değişti gibi fiziksel görünüşü de değişmeye başlar. Mesela, erkeklerin göğsü de kadınlar gibi büyümeye başlar. Bugün bunu iki yolla artık aşikare veriyorlar. Birincisi, vücut geliştirme ilaçları, ikincisi ise hormonlu, yani antibiyotik verilerek hızlıca büyüyen tavuklardır. Kim bilir, belki daha kaç besinde bu metot uygulanıyor? Bir de bir erkek aşırı kilo aldığında vücuttaki östrojen miktarı da artmaya başlar, bu yüzden kiloları vermek, ruhsal ve fiziksel olarak sağlıklı bir yaşam için gereklidir.



Bir de hünsa denilen, doğuştan çift cinsiyetle yaratılmış insanlar bulunmaktadır. Bu durum ender görülse de yaşanan bir durumdur. Ancak, İslamiyet buna bile bir açıklık getirmiş ve kaideleri belirtmiştir. Bu kaidelere göre bir insanda çift cinsiyet organı, yani hem kadınlık, hem de erkeklik organı varsa, hangisinden abdest bozulduğuna bakılır. Eğer, sadece kadınlık organından abdest bozuyorsa, kadınlar gibi özel haller yaşıyorsa, çift organlıda olsa o hükmen kadındır. Estetik ameliyat olur ve o erkeklik organını aldırarak, kadın olarak yaşamaya başlar. Eğer erkek organından abdest bozuyorsa ve göğüsleri büyümüyor ve sakal ve bıyıkları çıkıyorsa, o zamanda, yine estetik olarak erkek olarak yaşamaya devam eder. Eğer her iki cinsel organdan da abdest bozma durumu varsa,  o zamanda kadınlar gibi özel haller yaşıyor mu? Göğüsleri büyüyor mu? Ya da erkekler gibi bıyık ve sakalı çıkıyor mu ona bakılır. Hangi alametler varsa, o cinsiyetten olduğuna hükmedilir. Böyle insanlar, kesinlikle dışlanmamalı ve destek olunmalı ve bu insanların hata yapmaması için bu durumları onlara bildirmek lazımdır. Böyle insanlara, verilen bu durum, aslında bir imtihandır. Bu imtihana sabreder, İslamın koyduğu kurallara riayet ederek yaşamaya devam eder ve imanlı olarak ölürse, Allah’ın izniyle, cennetlik kullardan olur.

Bu bilgileri verdikten sonra, düşük bel modasına dönelim. İğrenç bir durum ama açıklamak gerek. Düşük bel modası, hapishanedeki eşcinsellerin kullandığı bir kıyafettir.Gayri meşru ve insan fıtratına aykırı olan erkek erkeğe ilişkinin pratik olması ve bu pantolonların her zaman o iğrenç fiil için uygun olması dolayısıyladır. Bir diğer sebebi ise kalçayı göstererek, karşıdakini tahrik etmeye yaramasıdır. Birde iç çamaşırını göstererek, seks çağrışımı yaparlar. Açıkça yazıyorum ama anlaşılması için yazmak gerek. Bir diğer sebep ise büyük abdest yaparken, direkt pantolonu rahatça sıyırma ve tekrardan rahatça çekme gibi bir durumunun olması. Biliyorsunuz, gayrimüslimlerin ekserisi tuvaletten sonra taharet almazlar. Hatta geçmiş dönemlerde kral ve kraliçeler yıkanmamakla övünürlermiş. Kadınlarda da düşük bel giyme modası başladı. Hatta hem dar, hem de düşük bel. Bunun sebebi ise aşikar, elbette tahrik etme…

Peki düşük bel hayatımıza nasıl girdi?

Moda dünyasının son yıllardaki en gözde ismi İngiliz tasarımcı Alexander McQueen Londra’daki evinde ölü bulundu. İngiliz medyası, McQueen’in kendini asarak intihar ettiğini duyurdu. 1996-2003 yılları arasında dört kez Yılın İngiliz modacısı ödülünü alan McQueen’in, Twitter adlı internetteki sosyal iletişim ağında annesinin ölümünün ardından annesiyle ve hayatla ilgili yazdığı ifadelere basın kuruluşları yer verdi. McQueen’in gelecek hafta Londra’da yapılacak moda haftasına ve Mart ayında Paris’te yapılacak moda haftasına yeni kreasyonuyla katılması bekleniyordu.

1996-2003 yılları arasında 4 kez, dünyada modanın Oscar’ı olarak kabul edilen, İngiltere’de Yılın Modacısı ödülünü aldı. 17 Mart 1969 yılında doğan dahi modacı Lee Alexander McQueen, çok çocuklu bir alilenin en küçüğüydü. 3 ablaya sahip olmanın verdiği imkanlarla kadın elbiseleriyle oldukça içli dışlı oldu ve ilk tasarımlarını onlar için yaptı. Mcqueen anılarını anlatırken hatırladığı en eski anısının yaşındayken bir kağıda çizdiği elbise resimleri olduğunu açıklamış ve o çizim ilk dizaynı olduğunu söylemişti.

Düşük belli pantolonun mucidi Alexander McQueen
Düşük belli pantolonun mucidi Alexander McQueen

16 yaşında liseyi bırakan Mcqueen, Londra’nın moda merkezi olan Savile Raw Caddesi’ndeki Anderson & Sheppard’da çıraklık yapmaya başladı. Yeteneğini kısa sürede gösteren modacı, Gieves & Hawkes Angels and Bermans’da çalıştı. Modacı, Savile Raw’dayken müşterileri arasında Mikhail Gorbaçev ve Prens Charles bulunuyordu. Daha sonra moda eğitimine devam etmek için Milano’ya giden modacı 1994 yılında tekrar Londra’ya döndü ve Saint Martins Sant okulunda moda üstüne uzmanlığını aldı. Zirveye giden basamaklarını büyük bir hızla tıramanan Mcqueen 1996 yılında Givency’nin baş tasarımcısı oldu. Givency’de istediği havayı yakalayamayan modacı Givency’yle 2001 yılında yollarını ayırdı.

Son yıllarda Nicole Kidman, Penelope Cruz, Rihanna, Sarah Jessica Parker, Kate Moss ve Lady Gaga gibi çok sayıda ünlü McQueen kreasyonlarını özellikle Oscar gibi “kırmızı halı” gecelerinde üzerlerinde taşıdı. Son yıllarda birçok ünlünün gardolabı Mcqueen tarafından düzenleniyordu ve moda dünyasında en çok sözü geçen isimlerden biriydi. Gay olduğunu her konuşmasında hiç çekinmeden dile getiren modacı 2007’de çok yakın arkadaşı Isabella Blow’un intiharı sonrası oldukça etkilenmiş ve bir süre ortadan kaybolmuştu. Geçen ay annesini kaybeden modacının ağır depresyon geçirdiği tahmin ediliyor.

Gördüğünüz gibi adamı nasılda parlatmaya çalışmışlar. Dünyaca ünlü kişiler bile onla çalışarak, onu bir moda duayeni yapmışlar. Ancak, neye yarar insanın gönlüne derman olamadıktan sonra. Neyse, bu önemli bilgileri de aktardıktan sonra konumuza dönelim.

Önce kot pantolon hayatımıza sokuldu. Bunu; televizyonda, sahnede ve çeşitli davetlerde boy gösteren ünlüler vesilesiyle yaptılar. Zaten moda denen işgüzarlık, onlara özenmekten ve artist denilen zevatların birbirlerine özenmesinden, halkında o ünlülere özenmesinden ibaret değil midir? Evet öyledir. İşte bu ünlüler vesilesiyle kot pantolon aramıza girdi. Daha sonra Rap müziği ile bağdaştırılan düşük bel, Rap müziğinin özendirilmesiyle ve sevdirilmesiyle birlikte, düşük bel modasına da adapte olduk.



Bakın, İslam’ın bir emri vardır. Erkek veya kadın olun fark etmez. Bu emir bol giyinmeyi, bedeni belli edecek kıyafetlerden uzak durmayı emrediyor. Dikkat çekmeyin, İslam’ın tesettür gayesi budur. Yoksa kafanı örttüğün halde, altına pantolon giyersen sen tesettürlü değil, hadis-i şerifte cehenneme gideceği açıkça belirtilen giyinik çıplaklardan olursun. Erkeklerde elinden geldiğince bol giyecek ama bol giyerken belini kemersiz ve laçka bir şekilde bırakmayacak. Bunun iki sebebi var;

Birincisi, belde kemer olmazsa ağır bir yük taşıma durumunda bel kayması riski daha fazladır. Kemersiz gezenlerde ise bel kaymasının verdiği zarar daha fazladır. Bakın haltercilere, hepsi ağır yük kaldırmadan önce kemer takarlar.

İkincisi, kemersiz ve laçka pantolon, bol olsa bile eğildiğinde kalçayı gösterme gibi bir sorunu vardır. Düşük bel pantolonlarda ise bu uygunsuz durumun yaşanması kesinlikle kaçınılmaz ve yaşanacaktır bir durumdur. Dolayısıyla, düşük bel pantolon giyen Müslüman kardeşim. Namaz kılsan bile, setri avrete uymadan kıldığın için namazın ifsad oluyor, Allah bilir, belki de hiç kabul olmuyor.

Müslüman bireyler olarak, erkek-kadın ayrım yapmadan tesettüre riayet etmek gerek. Şimdi soruyorum size; ” Bir Müslüman, nasıl olurda düşük bel giyer, giyebilir? ” Bunu Müslümanım diyenlerin insafına bırakıyorum. Bu yazıyı ise Müslümanlar için uyarı olarak yazdığımı beyan ediyorum. Diğer oluşumlar ve kişileri muhatap almıyorum.

Bizi Takip Edin
Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipiscing elit, sed do eiusmod tempor incididunt ut labore et dolore