Resimdeki kişiyi belki tanımayanlar vardır, önce onu tanıtalım. Resimdeki İngiliz Kraliyet ailesinin bir ferdi olan Prens William’dır. Hani şu güzelliği ve kıyafet seçimleriyle gündem olan Cambridge Düşesi Kade Middleton var ya onun eşi olan Prens William. Bu resim Zimbabwe gezisinde çekilmiş ve aynı resimden Kate Middleton’un da vardır. Resim bize köleliği çağrıştırıyor. Kölelik demişken, gelin İslam’daki kölelik, cariyelik gibi kavramları irdeleyelim.
İslam köleliği kaldırmamıştır. Çünkü; düşman, Müslümanlardan esir alır. Canımızdan, kanımızdan kopardığı esir din kardeşlerimiz, savaşta bizim zaafımız olur. Düşman can evimizi bize karşı koz olarak kullanır ve bize her istediğini yaptırabilir. Zafer kazansak bile kardeşlerimizi düşman insafına terk edemeyeceğimiz için düşmana karşı taviz vermek zorunda kalırız. Ama biz de düşmanın canından esir koparsak onların da bir zaafı bizim elimizde olur. Ve bizim zaafımızı sömüremezler. Can kardeşlerimizi elimizdeki esir rehinler yani köleler karşılığında kurtarabiliriz. Düşmanı esir alman demek, bir saldırganı etkisiz hale getirmen demek.
Düşman, kendi esirlerini kurtarmadı diyelim; Elindeki esiri ne yapacaksın? Ya serbest bırakacaksın, ya öldüreceksin. O seni öldürmek için savaşıyordu çünkü. Müslüman vicdanı ikinci yolu pek tercih etmeyecek kadar yufkadır genelde. Peki ne yapacaksın? Müslüman öldürmek için gelen birini saldın diyelim, dönüp Müslümanları öldürmeyeceğini garanti edebilir misin? Elbette edemezsin. Amacı Müslüman öldürmek olan bir düşmanı serbest bırakırsan öldüreceği Müslümanın kanı senin boynuna olur. Yemesi, içmesi, giymesi, bütün ihtiyaçları sana ait olduğu için ailenin bütçesinden kısıp onu besleyeceksin.
Çoluk çocuğunun rızkından kırpıp ona yedireceksin. Çünkü sen Müslümansın. Peygamberin “Yediğinden yedir, giydiğinden giydir” diye emretti sana. Seni öldürmek için gelen biri yan gelip yatacak, sen onu serbest bırakamayacağın için besleyeceksin. O zaman çocuğunun ekmeğinden kıstığına değsin bari, işlerinde sana yardım etsin. Ama yardım ederken onun insanlık haysiyet, onur, saygısını çiğneyemezsin, sen müslümansın. Öldürmek istediği senden böyle şefkat ve insaniyet gören o düşman, belki senin dinine bile girebilir. Müslüman olur; kardeşin olur, azad edersin.
İslam toplumu yeni bir nefer kazanır. O düşman İslamiyet’i kazanır. Sen de Allah’ın rızasını kazanırsın. Bunlar o dönemde geçerli senaryolar diyenler bugün Guantanamo‘da, Irak’taki Ebu Garib hapishanesinde Amerikan eşkıyasının aldığı esirlere ve bizim onlara karşı elimizin bomboş olduğuna bir baksın.
Müslüman düşmanından gördüğü asil muameleden etkilenip İslam’a giren, Komünist Roger Garaudy‘leri okusun. Şu an, şimdi bile esir alınmış belki milyonlarca Müslüman var. Doğu Türkistan toplama kamplarında canlarımız, dindaşlarımız inim inim inliyor. Bizim elimizde hangi koz var düşmana karşı? Bizdeki saf tiplere de piyon gibi İslam’ın köle almayacağı propaganda reklamını bedavaya ihale ediyorlar. Hayır efendim, İslam köle alır.
O Oksidentalist üstadlarınıza söyleyin; “İslam yanağına tokat atan düşmana öbür yanağını çevir” diyen bir ruhbanlık değildir. Canını koparan düşmanın canını koparır. Aldığın esir keyfi olarak, hiç bir zaruret yokken çay servisi yapsın, evimde alem yapayım diye alınan köleleri, azad etmek için hem Kur’an hem Hz. Peygamber şiddetle teşvikte bulunmuştur. Hz. Peygamberin bizzat kendisi 4000 civarında köle azad etmiştir.
Kudüs fatihi Hz. Ömer çölde devesine kölesi ile nöbetleşe biniyordu. Kölesi devede giderken yanında yalın ayak yürüyen, elbisesi 40 yamalı insan, tüm düşmanlarının tir tir titrediği İslam aleminin halifesi Hz. Ömer’di. Fethettiği şehre girdiğinde devenin üstünde olan köleyi halife, yanında yalın ayak yürüyen Hz. Ömer’i ise köle zannettiler.
İslam medeniyetinde köle olduğu halde, önemli mevkilere gelen kişiler
Hz. Ebu Huzeyfe‘nin kölesi, efendisinin ve tüm sahabenin kıraat hocasıydı.
Asırlarca tüm İslam topraklarında okutulan fıkhın Kufe ekolünün kurucusu bir köle çocuğu olan Rebia’tü-r Rey’di. Babası Ferruh, bir köleydi.
Mekke’nin zengini Hz. Ebubekir bütün servetini köle satın alıp azad etmekle bitirdi, fakir düştü.
Bir köle Hz. Osman’ın yani halifenin kulağını çekerken, o halife “Sıkı çek evladım, ahirette kısas yoktur” diyordu.
Hz. Ali azad ettiği halde kölesi Kanber Ed-Devsî “Beni yanından ayırma” diye yalvarıyordu.
Yine sahabeden Hz. Abdurrahman bin Avf, bir günde 30 köleyi azad etmiştir.
Kölesi iken Hz. Zeyd bin Harise‘yi bütün hürlerin, Mute ordusunun başkumandanı yapan Peygamber Efendimizdir. O savaşta da Bizans’a karşı büyük zafer elde edilmiştir.
Endülüs fatihi Tarık bin Ziyad Berberî bir köleydi.
İslam’da köleliğin amacı ve güzel örneklerini yazmakla bitiremeyiz. İslam’da kölelik budur. İslam’da köle olmak, hürlere başkumandan olmaktır. Hürlere üstad, hoca, lider olmaktır. Batıdaki gibi hayvanat bahçesinde hürlerin ceviz ve fındık attığı iki ayaklı tür muamelesi görmek değildir.
Peki cariyeler? İslam’da cariyelik nedir? Neden vardır?
Cariyeye tecavüz diye çizdikleri o senaryolar var ya, Yeşilçam filmi izlemekten beyni cıvıklaşmış tiplerin hayal dünyasının ürünü. Öyle zihniyette insanlarla karşılaştım ki, bunlardan birisi Tarih okuyan bir zavallıydı. Eğip bükmeden yazıyorum, bir tartışmada aynen şunu dedi; “Bütün padişahlar zinakârdır.”
İşte böyle cahil ve ahmaklar, cariyelere nikah akdinden daha da bağlayıcı ve önemli bir akid yapıldığını bilmez. Bu konuda fıkıh ne der, ne yapar bilmez, iki tane oryantalistin yazdığı, hezeyanlarla dolu makale ve kitaplara tav olup, salak salak konuşur. Cariyeye nikah akdi yapmazsınız, çünkü daha kuvvetli bir akid olan mülkü’l-yemin akdi yaparsınız.
Önüne gelen kadını yatağına atan sapık IŞİD gibi her cariyeye sahip olamazsın. İstifraş hakkı elde etmeden cariyeye yaklaşamazsın. İstifraş hakkı için teserri akdi yapman gerekir. İslâm hukukunda, cariye ile karı-koca hayatı yaşama hakkına istifraş hakkı veya teserrî denmektedir. Teserri akdinin geçerli olabilmesi için de o cariyeye tıpkı nikahlı karın gibi o cariyeye ait bir mesken vermek zorundasın. Bu da yetmez, ona hanımına davrandığın gibi davranmak zorundasın. Hanımına ayırdığın zaman kadar ona zaman ayırmazsan, hanımına gösterdiğin ilgi kadar ona ilgi göstermezsen, hanımına harcadığın kadar ona harcamazsan, hanımına giydirdiğini ona giydirmezsen, hanımına verdiğin değeri ona vermezsen, ona ailenin bir ferdi muamelesi yapmazsan, ona ikinci sınıf tavrı takınırsan, kullanıp attığın paçavra muamelesi yapıp onu eşin gibi başın gözün üstüne koymazsan, rencide olmasına, insanlık haysiyet, onur, saygısının ezilmesine izin verirsen, ondan çocuk sahibi olup, onunla aile kurmak gibi ciddi değilse niyetin, İstifraş hakkı elde edemezsin ve teserri akdin geçersiz olur. Onunla teserri akdin olmadan birlikte olursan da zina etmiş olursun. Hesabını da Allah’a verirsin.
Onu eşin gibi baş tacı ettiğin halde, cariye yine de istemiyorsa senden azadlık mükatebesi ister, onunla azadlık mükatebesini kabul edeceksin, Nur suresi 33.ayette Allah emrediyor çünkü. Mukatebe şartını yerine getirince cariyeyi azad edeceksin.
Yeşilçam pisliğinde olduğu gibi gazozuna ilaç filan koymazsın. Sen Müslümansın, zorla birinin canını acıtamazsın. Binbir şartı olan cariye ilişkisi, Batı projesi sapık DAEŞ’in genelevine çevirdiği karargahından ve Türk filmlerinden değil, İslam fıkhından öğrenilir. Öyle Google efsaneleri, Facebook rivayetlerinde ne duyduğuna balıklama atlamakla olmuyor. İslam’da köle almak demek, her imkanına, yediğine, içtiğine, giydiğine, bindiğine ortak almak demektir. Hz. Ömer aldığı kumaşın yarısını kölesine verdiği için; kendisine kalan kumaş, elbise dikmesine yetmedi. Çünkü peygamberi ona “Kendi yediğinden, giydiğinden, içtiğinden kölesine vermezse hakiki Müslüman olamayacağı” nasihatini yapmıştı.
Bugün hangi cumhurbaşkanı giydiği marka gömlekten işçisine alıyor? Hangisi kokteylde hizmetlisiyle aynı masada yiyor? O halife, kölesinin dizine dizi değerken bağdaş kurmuş Arpa ekmeği bölüşüyordu kölesiyle! İslam’da cariye almak demek aileye yeni bir ferd almak demektir. Bugün cariye Hz.Mariye’ye milyarlarca İslam alemi “Annemiz” diye saygı duyuyor, çünkü peygamber ailesinin ferdi, göz nuruydu.
Bir cariye olan Hz.Ümmü Eymen’e “Annem” diyordu peygamberimiz. Çünkü o cariye de bir aile üyesiydi. Teserri akdi yaptıysan cariye de ailenin hanımıdır artık, çocukların ona saygısızlık yapmayacak. Teserri akdin yoksa, o cariye kız evladın veya bacındır artık. Evini temizleyen kızın gibi her ihtiyacı, isteği, güvenliği senin boynuna. Sen onun babası, kol kanat geren abisisin. Köle senin erkek evladın veya kardeşindir, sana işlerinde yardım ediyor. İsterse evlendireceksin, geçimi, isteği, ihtiyacı senin boynuna. İslam’da köle ahırda yatan, her gün tekme yiyen, seni sırtında taşıyan, bi deri bi kemik iskelet değil. Ekran başında, rezidanslardaki ikinci sınıf insan muamelesi gören hizmetlileri normal karşılayıp, ailenin ferdi olmak demek olan İslam’daki kölelik ve cariyeliği; Yeşilçam tecavüzleri, DAEŞ playboylarının kampları zanneden tiplerin, İslam fıkhı neymiş, teserri neymiş, istifraş neymiş anlamalarını beklemiyoruz da en azından fazla film izlemeyin.
Kölelik ve cariyelik kaldırıldı mı?
İslam’ın şartlarını belirlediği kölelik ve cariyelik kaldırıldı. Onun yerine şartsız, kuralsız, ahlaksız ve Allahsız bir köle düzeni getirildi. Kölelik kaldırılmadı, globalleşerek sistemli bir hale getirildi. Haim Nahum adlı haham’ın özellikle Türkiye için yedi doktrini vardır;
Aç bırakacaksın.
İşsiz bırakacaksın.
Borca esir edeceksin.
Dininden uzaklaştıracaksın.
Böleceksin.
Böldüklerini birbiri ile çarpıştıracaksın.
Yumuşak lokma haline getirip yutacaksın.
Asağıdaki yazı, İngiliz Derviş* adlı kitaptan alıntıdır.
Kölelik ve Tapınakçılar
Tapınakçılar, dünyaya; “hürriyet, eşitlik ve kardeşlik” yaymaya devam ettiler. İşin hürriyet kısmı için kölelere de hürriyet verilmesi lazımdı, çünkü köle oldukça masraflı bir maldı. Efendisi ona kalacak yer veriyor, yediriyor, içiriyor, hasta olunca tedavi ettiriyordu. Tapınakçılar için bu korkunç bir şeydi. Bu kölelere o kadar masraf etmek yerine onları hür bırakıp asgari ücretli maaş vermek, yani satın almak yerine kiralamak, hastalandıkları taktirde işten çıkartıp yerine yenisini almak daha mantıklıydı.
Bu hususta aydınlanmacı ekonomist Adam Smith, “hür insanlarca yapılan işin neticede kölelerinkinden daha ucuza” geldiğini yazmıştı.(59) Bu yüzden yıllarca yürütülen propaganda sayesinde köle ticareti, Britanya’da ve ABD’de 1807’de yasaklandı. Britanya’da yasaksa elbette tüm dünyada yasak demekti. İngiltere birden kölelik düşmanı kesildi ve diğer devletlere köle ticaretini yasaklamaları için baskı yapmaya başladı. Halbuki Amerika’da büyük koloniler kuran İngiltere, bu topraklarda çalışacak işgücüne ihtiyaç duyduğu için 1662-1807 yılları arasında üç buçuk milyon Afrikalıyı köle olarak Yeni Dünya’ya bizzat kendisi taşımıştı.(60)
Köle ticaretinin yasaklanmasının ardından Afrika’ya gönderilen yüzlerce misyonerden en meşhuru olan David Livingstone’a göre, “köle ticaretinin cazibesi” , Afrika’nın diğer bütün zenginlik kaynaklarına dönük alakayı yok etmişti.(61) Bu yüzden mesele sadece ticaretin yasaklanması ile kalmadı; Rotschild’lerin İngiltere ayağındaki Nathan Mayer Rotschild ve Moses Montefiore köleliğin kaldırılması için hükümete yüklü miktarda kredi verdiler.(62)
İnsanlar, Tapınakçıların köleliği kaldırarak çok güzel bir iş yaptığını sanıyordu ama bilmedikleri bir şey vardı; hürriyetin bedeli, köle gibi yaşamak olacaktı, hatta köleden de beter. Vietnam’lı ve Tayland’lı ve 14-15 yaşındaki kızlar nasıl, dünyadaki zenginlere para karşılığı peşkeş çekiliyor, organları için kimler dilim dilim doğranıyor, önce bunları araştırın. Ama niyeti düzgün olan zaten İslam’a önyargılı yaklaşmaz.
Dipnotlar
* Mehmet Hasan Bulut, İngiliz Derviş 4. Baskı, IQ Kültür Sanat Yayıncılık Nisan 2018 İstanbul, S.49- 50
59-) Niall Ferguson, İmparatorluk: Britanya’nın Modern Dünyayı Biçimlendirişi, Çev: Nurettin Elhüseyni, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2013, S. 126
60-) A.g.e. S. 89
61-) A.g.e. S. 137
62-) Sol Scharfstein, Chronicle of Jewish history: From the Patriarchs to 21st Century, KTAV Pub. House, Hong Kong 1997, S. 200