Sadece Gerçek logo

ID2020 Projesi, Polis Devletine Mi Yol Açıyor?

ID2020 Projesi, Polis Devletine Mi Yol Açıyor?
Coronavirüs’ün çıkmasından bu yana günler, haftalar hatta aylardır konuşulan bir çalışma bu. 2016’dan beri Birleşmiş Milletler’in de desteğini açıkladığı ID2020 projesi entegrasyonu da tıpkı Dünya Ekonomik Forumu’nun gündeme getirdiği Great Reset ve Green Deal gibi söylemler gibi 2030’a kadar tamamen hayata geçirilmek istenen bir proje. ID2020 projesini okumadan önce Great Reset adlı yazımızı da okumanızı tavsiye ederim. Resime tıklayarak o yazıya da ulaşabilirsiniz.
 

 

Proje hakkında kendi sitesinde açıklamalar haricinde, 10 maddelik bir manifesto yayınlandı. Maddelerin çeviri halini ve çevirilerinin de ne anlamlara geldiğine değindikten sonra, projenin kurucu ortakları ve diğer ortaklarını da inceleyeceğiz.
ID manifestosuna geçmeden önce, önemli bir noktaya daha değinmek isterim. Bu 10 maddelik manifesto içerisindeki bazı maddeler, diğerlerinden daha önemli ve açıkça mesajlar vermekte. Maddeleri verdikten sonra kısaca bunlara da değineceğiz.
 

ID2020 manifestosu

1 – Kişinin kimliğini kanıtlama yeteneği temel ve evrensel bir insan hakkıdır.

2 – Dijital bir çağda yaşıyoruz. Bireyler, kim olduklarını hem fiziksel dünyada hem de çevrimiçi olarak kanıtlamak için güvenilir ve doğrulanabilir bir yola ihtiyaç duyar.3 – Dünya çapında 1 milyardan fazla insan, tanınmış herhangi bir yolla kimliğini kanıtlayamıyor. Bu nedenle, kanun korumasından yoksundurlar ve temel hizmetlere erişemezler, vatandaş veya seçmen olarak katılamazlar veya modern ekonomide işlem yapamazlar. Etkilenenlerin çoğu çocuklar ve ergenlerdir ve çoğu mülteci, zorla yerinden edilmiş veya vatansız kişilerdir.4 – Mülteciler, vatansızlar ve diğer marjinalleştirilmiş gruplar da dahil olmak üzere bazıları için ulusal kimlik sistemlerine güvenmek mümkün değildir. Bunun nedeni dışlama, erişilemezlik veya risk veya sahip oldukları kimlik bilgilerinin genel olarak tanınmaması olabilir. Ulusal kimlik programlarına erişimi genişletme çabalarını desteklerken, devlete dayalı sistemlere güvenli ve güvenilir erişimden yoksun bireylere bir alternatif sunarak bu tür çabaları tamamlamanın zorunlu olduğuna inanıyoruz.

5 – Bireylerin, kişisel verilerin nasıl toplandığı, kullanıldığı ve paylaşıldığı dahil olmak üzere kendi dijital kimlikleri üzerinde kontrole sahip olması gerektiğine inanıyoruz. Herkes kurumsal ve ulusal sınırların ötesinde ve zaman içinde kimliğini ortaya koyabilmelidir. Dijital kimliğin bireyleri anlamlı bir şekilde güçlendirmesi ve koruması için gizlilik, taşınabilirlik ve kalıcılık gereklidir.

6 – Dijital kimlik, dikkatlice tasarlanıp dikkatle uygulanmazsa önemli risk taşır. Özellikle dijital kimlik sistemleri büyük, merkezi veritabanları olarak tasarlandığında, verilerin kötüye kullanılması ve kötüye kullanılması risklerini küçümsemiyoruz.

7 – Teknik tasarım, dijital kimliğin bazı risklerini azaltabilir. Gelişmekte olan teknoloji – örneğin, kriptografik olarak güvenli, merkezi olmayan sistemler – kullanıcılar için daha fazla gizlilik koruması sağlayabilir ve aynı zamanda taşınabilirlik ve doğrulanabilirliğe de izin verebilir. Ancak, merkezi olmayan dijital kimliklerin güvenilmesi ve tanınması için ilkeler, teknik tasarım modelleri ve birlikte çalışabilirlik standartları üzerinde yaygın bir anlaşma gereklidir.

8- Bu “daha iyi” dijital kimlik modeli kendiliğinden ortaya çıkmayacaktır. Dijital kimliklerin geniş bir şekilde güvenilir ve tanınabilmesi için, düzenleyici ve politika çerçevelerini desteklemenin yanı sıra, bu ortak ilkeler etrafında tutarlı ve şeffaf bir işbirliğine ihtiyacımız var.

9- ID2020 İttifak ortakları, teknik inovasyonun seyrini etkileyen ve teknik birlikte çalışabilirliğe ve dolayısıyla güven ve tanıma için bir yol sağlayan fonksiyonel gereksinimleri ortaklaşa tanımlar.

10- ID2020 İttifakı, bu fikirlerin ölçeklendirilmesinin savunuculuğu ve politikayı bilgilendirecek sağlam bir kanıt tabanı gerektirdiğini kabul eder. Bu nedenle, Id2020 İttifak destekli pilotlar ortak bir izleme ve değerlendirme çerçevesi etrafında tasarlanmıştır.[1]

Bunun kolay bir iş olmadığını alçakgönüllülükle kabul ediyoruz, ancak aciliyeti ahlaki bir zorunluluk olarak görüyoruz. Bu yüzden iddialı hedefler belirledik ve bu yüzden kendimizi hesaba tutuyoruz.

Sözleriyle biten manifestoda dikkat çekici detaylar bulunmakta. Dikkat çeken maddeleri ise ekstra kalın ve italik olarak belirttim. Bunlar 4. madde ile başlayıp 8. madde ile son bulmakta iken, diğer maddeler ise klasik açıklamalardan ibaret.

– 4. maddede ulusal kimlik sistemlerinin güvenilir olmadığına, yani devletlerin kimlik bilgilerini saklamada pek başarılı olmadığına atıf yapılıyor. Ayrıca bu kimliksiz insanların, o devletin insafına kaldığı ve devletin onları gibi kullanabileceğine değinilerek, kendi sistemlerine göz kırpılıyor. Şüphesiz devletlerin kimlik bilgilerini korumada birçok olumsuz tecrübelerini gördük ve bu konuda haklılık payları da var. Ama kendilerinin önerdikleri sistem, bilgilerin uluslararası olarak çalınabilme riskini de doğurmaktadır.

– 5. maddede ise ulus devletleri yok sayarak, adeta sınırları kaldırıp küresel bir devletin, tek merkezden kontrol edilecek bir devletin itirafını yapıyorlar. Ancak bunu açık olarak değil de bireylerin özgürlüğü ve bireyselcilik gibi kavramlar altına saklamaktadırlar. Oysa birey tek başına uluslararası şirketler karşısında bir hiçtir. Hatta çoğu zaman devletler bile bu şirketlere karşı direnemezken, ileride yapılacak hukuksuz bir işlemde, çok uluslu şirketlere hesap sorman mümkün değildir.

– 6. maddede ise 5. maddede bahsettiğim riskleri üstü kapalı kabul ederek, bunları gidereceklerine inandıklarının mesajını, samimiyet maskesiyle vererek güven kazanma yolunu denemekteler.

– 7. maddede ise kriptografi konusuna değinerek blockchain teknolojisine göz kırpmaktalar. Ayrıca merkeziyetsizlikten bahsederek, yine ulus devletlerin boyunduruğundan kurtulmanın ve özgür bir birey olmanın bu projeden geçtiğini ima eder cümleler kurmaktalar. Oysa birey, organizasyonlara karşı savunmasızdır. Zaten getirecekleri sistemde ise toplanıp organize olman ise hayal olacak. Çünkü her şeyini izleme niyetindeler.

– 8. maddeede ise ulus devletlerin hükümetlerine bir uyarı var. Bizimle işbirliği yapın ve projemizi hayata geçirecek adımlar atın denilmekte adeta. Desteğiniz sözde kalmasın tutarlı ve bize karşı niyetiniz açık ve şeffaf olsun. Arkamızdan iş çevirmeye kalkmayın diye uyarılarda saklı bu maddede. Diğer maddeler ise o kadar önemli değiller.


ID2020’nin kurucu ortakları
 

İlk olarak ID2020’nin kurucu ortaklarına göz atalım. Bunlardan ilki ise Accenture adlı şirket.
 
Accenture - Nokia - ID2020

Şirket 1989’dan 2001 yılına kadar Andersen Consulting adı ile yoluna devam etmiştir. Ancak daha sonra isim benzerlikleri ve rakip firmalarla gerginliğin artması sonrasında davalık olmuş. Adı ise 1 Ocak 2001’de Accenture olarak kabul edildi. “Accenture” sözcüğü “Accent on the future”“Geleceğin Üzerinde Vurgula” sözcüğünden türetilmiştir. Accenture ayrıca Nokia ile de birçok işbirliği yapmış, 2016 yılına kadar Symbian tabanlı yazılım desteğini Nokia’ya devam ettirmiştir. Yaklaşık 2,800 Nokia çalışanı Ekim 2011’den itibaren Accenture çalışanları oldu. Transfer 30 Eylül 2011’de tamamlandı.


Accenture’nin hizmet verdiği alanlar

Accenture Strategy – teknoloji stratejisi ve operasyon stratejisi hizmetleri yapıyor.

Accenture Consulting – teknoloji, işletme ve yönetim danışmanlığı yapmaktadır.
Accenture Digital – dijital pazarlama, analitik ve hareketlilik hizmetleri sunmaktadır.
Accenture Technology – gelişmekte olan teknolojiler için Teknoloji Laboratuvarları da dahil olmak üzere teknoloji çözümleri, uygulama, dağıtım ve araştırma-geliştirme üzerine yoğunlaşmaktadır.
Accenture Operations – hizmet sunumunda “as-a-service” modeli üzerine odaklanmaktadır. Bu, iş süreçleri dış kaynak kullanımı, BT hizmetleri, bulut bilişim hizmetleri, yönetilen işlemler, bilgisayar güvenliği ve altyapı hizmetleri içerir. Şirket ayrıca bir “Ulusal Güvenlik Hizmetleri” işletmesi yürütüyor.
GAVI , resmi adıyla Gavi

GAVI , resmi adıyla Gavi, the Vaccine Alliance (daha önce GAVI Alliance ve ondan önce Global Alliance for Vaccines and Immunization ) yoksul ülkelerde aşılamaya erişimi artırmak amacıyla bir kamu-özel küresel sağlık ortaklığıdır .

GAVI, Birleşmiş Milletler’in alt organizasyonları olan Dünya Sağlık Örgütü, UNICEF gibi kurumların yanısıra Dünya Bankası ve Bill ve Melinda Gates vakfı tarafından oluşturulmuş bir örgüttür. Dünya üzerinde aşılama üzerine birçok faaliyet yürüten bu kurum, kimileri için iyi ve yardımsever bilindiği gibi bir kısım içinse Bill ve Melinda Gates vakfı sebebiyle de kötü bir izlenim vermektedir. Çünkü iddiaya göre; Bill ve Melinda Gates Vakfı’nın 2000 ve 2017 yılları arasında Hindistan’da çocuk felci aşısını test ettiği ve 496.000 çocuğu felç ettiği iddiasını araştırıyor.

İddia, eski ABD Başkanı John F. Kennedy’nin yeğeni ve 7 Nisan’da World Mercury Project’iin lideri Robert F. Kennedy Jr.’ın İnstagram gönderisinden yayıldı. Robert F. Kennedy Jr. ve Kaliforniya merkezli bir organizasyon tarafından yönetilen bir grup olan World Mercury Project, aşılara karşı seslerini duyurdu. Ayrıca bu oluşum, Facebook’taki en büyük anti-aşı reklam kaynaklarından biridir.

İddiaya ait İnstagram paylaşımına ulaşmak için linke tıklayabilirsiniz; 

https://www.instagram.com/p/B-s-9ZjH0YP/

Şüphesiz bu iddia Trump destekçisi Kennedy ailesinden çıkmış ve küreselcilerden olan ve Biden’ı destekleyen Bill Gates ve diğer küreselci oluşumlara karşı yöneltilen bir iddia. Bu iddiaya siyasi bir argüman gözü ile iftiradan ibaret olduğunu düşünenler olabilir. Ancak işin bir diğer boyutu ise Dünya Sağlık Örgütü gibi önemli bir kurumun başında bile geçmişi araştırıldığında geçmişi terörist oluşumlar içinde geçen; Tedros Adhanom’un olması ve daha önce birçok salgını gizlediği gibi gerçeklerin de ortaya çıkmasına rağmen, sırf küreselcilerin planını uyguladığı için, koltuğunu korudu.

Dünya Sağlık Örgütü - Tedros Adhanom

1974’te Etiyopya’da büyük bir iç savaş patlak verdi. Bu iç savaşın baş aktörlerinden biri ise komünist görüşle örgütlenmiş etno-faşist terör örgütü Tigray Halk Kurtuluş Cephesi’ydi. Tedros bu örgütün merkez yöneticilerinden biriydi.

TPLF kısa ismiyle anılan örgüt; yolsuzluk, cinayet, işkence, yasadışı gözaltı, toprak ele geçirme ve insanları yerinden etme gibi pek çok yasa dışı faalitin sorumlusuydu. Küresel Terörizm Veritabanı tarafından üçüncü seviye bir terör örgütü olarak kara listeye eklenmişti.

Örgüt, 17 yıllık kanlı bir sürecin ardından 1991 yılında ortaklık yaptığı diğer komünist yapılarla birlikte iktidara geldi. İktidara geldikten sonra terör geleneklerinin devlet olmanın geniş imkanları ile sürdürdüler. Ancak Tedros, sıradan bir Dışişleri Bakanı değildi. Zenawi’nin sağ kolu olarak TPLF’den gelen terör geleneğini sürdürmekteydi.

Tedros’un ihtilalden önce icra pozisyonunda pek çok terör faaliyetinde aktif rol oynadığı söyleniyor. Dışişleri Bakanlığı yaptığı sırada da bu faaliyetlerine devam etti. Bunlardan biri adam kaçırma. Tedros, eski bir muhalif siyasetçinin, Sana Uluslararası Havalimanı’ndan kaçırılmasını organize eden isimlerden.

DSÖ başkanı Tedros hakkında daha fazla bilgi için;

https://medium.com/@mrsoydan90/dsönün-başında-bir-terörist-var-3408babe7680

 

ideo org - id2020

Projenin diğer kurucu ortaklarından birisi de ideo.org’tur. İdeo.org bir tasarım atölyesidir. İnternet sitelerinde kendilerini şu şekilde ifade etmekteler; “Kendini daha adil ve kapsayıcı bir dünya yaratmaya adamış kuruluşların yanı sıra ürün ve hizmetler tasarlıyoruz.”

Evet kendilerini kâr amacı gütmeyen, dünyadaki düzenin adil ve tüm insanları kapsayacak şekilde çalışan kuruluşlara tasarım yardımı yapıyorlarmış. Yorum yapmadan devam ediyoruz.

 

Microsoft - ID2020
ID2020’nin bir diğer kurucu ortağı ise bilgisayarlarımızın büyük bir kısmının işletim sistemini üreten ve Bill Gates’in sahibi olduğu Microsoft şirketi var. 

Microsoft’un akıllı dövme projesi

Microsoft ve Bill Gates sadece aşı ve dijital sertifika değil ayrıca insan bedeni ve teknoloji entegrasyonu üzerine de projeler yürütmekte. Bunlardan birisi de; akıllı dövme projesi… Bu projenin detaylarını gelin size Microsoft’un kendisi anlatsın. Aşağıdaki açıklama Microsoft’un sitesindeki yazının çevirisidir.

Gelecekte teknolojiyi nasıl giyebiliriz? Sürdürülebilirlik ve malzeme atığı ile ilgili sorunları ele almaya nasıl başlayabiliriz? İşlevsel dövmeler çevremizle etkileşim şeklimizi nasıl değiştirebilir? İnsanlar kendi ürünlerini nasıl tasarlayıp giyebilirler?

 

Bu etkileşimli dövmeler kapasitiftir ve dokunarak herhangi bir cihaza sinyal gönderebilir. Lazerle özel şekillerde kesilebilir, hemen hemen her yüzeye uygulanabilir ve ardından bir mikroişlemciden Bluetooth aracılığıyla bir cihaza bağlanabilirler. Dövmeler, özellikle cilt üzerinde geçici olsa da, kumaşlar veya 3D baskılar dahil olmak üzere cilt dışı yüzeylerde aylarca sürebilir (araştırmacılar ayrıca protezlerde kullanımlarını da araştırıyorlar).

Microsoft araştırmacıları, çalışanların kendi vücut üstü kontrollerini tasarlayıp oluşturmasına olanak tanıyan bir “Hack-a-Tatt” atölyesine ev sahipliği yapmak için kısa süre önce 2018 yazı boyunca Microsoft Garage ekibiyle ortaklık kurdu. Atölye çalışmasının amacı, insanların kendi dövmelerini yapıp birbirine bağlamasının ne kadar kolay olduğunu gözlemlemekti. Yeni araştırma ve testler, herkese kendi akıllı dövmelerini tasarlama ve inşa etme yetkisi verecek ve teknolojinin kullanımını ve uygulamalarını açacak olan akıllı dövme kitlerinin tasarımını da bilgilendirecek.


 

Şu anda, tezgah üstü giyilebilir teknolojilerin çoğu, bir telefonla eşleştirilebilen veya tamamen telefonun yerini alabilen, bilekte takılan cihazlardan oluşmaktadır. Bu cihazların satın alınması ve üretilmesi pahalı olabileceği gibi, malzeme atığı açısından çevremiz için de maliyetli olabilir. Araştırmalar, rahatsız edici form faktörleri veya yenilik kaybı nedeniyle bu cihazların birkaç ay sonra kolayca terk edildiğini göstermiştir. Ek olarak, kullanıcı, ayarlar ve uygulama kontrollerinin ötesinde cihazın görünümü ve hissi üzerinde çok az kontrole sahiptir. Diğer taraftan, moda teknolojisi, e-tekstiller ve diğer gömülü I / O deneyimleri konusunda pek çok umut vaat edildi. Akıllı Dövmelerimizin yaratıcılığın ve kendini ifade etmenin gücünü düşük üretim maliyetleriyle kullanabileceğine inanıyoruz.

 
Gelelim listenin en ağır topu olan bir diğer önemli kurucu ortak olan kuruluşa. Evet Rockefeller Vakfı…
 

Rockefeller Vakfı, New York’ta yer alan 420 Fifth Avenue merkezli, Rockefeller ailesi tarafından kurulmuş özel bir vakıf. Standard Oil sahibi John D. Rockefeller, oğlu John D. Rockefeller Jr. ve Senior’ın şirket ve hayırseverlik danışmanı Frederick Taylor Gates tarafından kurulmuştur. [1]

 

Rockefeller ve Rothschild aileleri hakkında

Lionel Walter Rothschild, Baron de Rothschild, (8 şubat 1868 – 27 ağustos 1937), Britanyalı banker, siyasetçi, zoolog ve Rotschild ailesi mensubu. Britanya’nın en zengin ve etkili Yahudilerinden olmuş ve Avam Kamarası’nda 11 yıl kadar vekillik yapmıştır. Ayrıca zooloji konusuna çok meraklı bir kimse olup, zebraları evcilleştirerek, zebraların çektiği bir at arabası kullanmıştır.
 
Rockefeller ve Rothschild aileleri hakkında

 

Rothschild ve Rockefeller aileleri bugün dünyayı paylaşmış ailelerin başında gelirler. Servetleri vakıflar ve paravan şirketler üzerinde dağınık vaziyette bulunduğundan tam olarak bilinmesi çok zor. Forbes gibi ekonomi dergileri, dünyanın en zenginleri listesini vergi rekortmenleri istatistiklerine göre yayınlar. Oysa bu aileler birçok mal varlıklarını vakıflar üzerinde işletir. ABD’de vakıflar özel statüdedir ve vergiden muaftırlar. Dolayısıyla bu aileler vergi rekortmeni listelerinde görünmedikleri için, en zenginler listesinde de görünmezler.

Rothschild ailesi Avrupa ve Asya kıtasında aktif faaliyetler yürütürken, Rockefeller ailesi de Kuzey ve Güney Amerika ve Avustralya’ya hakimdir. Afrika kıtası ise pastanın ortak dilimidir.

Bu aileler sağlık, sanayi, kozmetik, gıda, tekstil, madencilik gibi sayamayacağımız kadar sektörlere hakimdirler. Öyle holdinglere sahiptirler ki bu holdingler içerisinden başka holdingler kuracak potansiyele sahip şirket ve markalar bulunmaktadır. Bu markaları bölerek, toplumun dikkatini dağıtıyor ve vergi mevzuatında işlerine gelen düzenlemeleri yapıyorlar.

Rio Tinto madencilik şirketi Türkiye’de faaliyet yürütmektedir. Rockefeller ailesine aittir. Rockefeller ailesi ABD açıklarında bulunan Pocotico Adası’nda yaşamaktadır. Buraya basın bile, aile mensuplarından birisinin düğünü için, bir kez girebilmiştir.

Gözleri Tamamen Kapalı adlı masonik filmdeki geçen sapkın ayinlerin yapıldığı şato bile Rothschild ailesine aittir. Zaten bu filmden kısa bir süre sonra üst düzey mason olan filmin yönetmeni Stephan Kubrick’de ilginç bir şekilde kalp krizinden ölmüştür.

 

ID2020 projesinin diğer ortakları

 
ID2020'nin ortak şirketleri

Kaliforniya merkezli Berkeley Üniversitesi, Care ise; önde gelen bir insani yardım kuruluşudur. Yoksul kadınlara yardımcı olmaya ağırlık vermektedir. Care 2020’de 100’den fazla ülkede çalıştı. FHI 360; Amerika Birleşik Devletleri’ndeki ve dünyadaki insanların sağlığını ve refahını iyileştirmek için çalışan uluslararası bir kar amacı gütmeyen kuruluştur.

 

Grameen Foundation

“GFUSA” olarak da bilinen Grameen Foundation USA olarak kurulan Grameen Foundation, Washington DC merkezli, Grameen Bank mikrofinans modelini küresel bir ortak mikrofinans kurumları ağı aracılığıyla dünya çapında çoğaltmaya çalışan küresel bir 501 (Birleşik Devletler yasalarına göre vergiden muaf organizasyon) kar amacı gütmeyen kuruluştur.

 

Grameen Vakfı’nın faaliyetleri

– Kredi garanti programları (Büyüme Garantileri) veya doğrudan finansman (Öncü Fonu) yoluyla finansman bulmalarına yardımcı olmak

– Açık kaynaklı MIS yazılımı Mifos aracılığıyla BT sistemlerini iyileştirmek

– İnsan Sermayesi Merkezi tarafından sağlanan hizmetler ve danışmanlık aracılığıyla çalışanlarının olabildiğince üretken olmalarını sağlamak

– Yoksulluk Endeksinden İlerleme Endeksi (ÜFE) olmasına rağmen, çabalarının yoksullara ulaşıp ulaşmadığını ölçmek

– Yerel ve küresel müttefiklerle çalışan Grameen Vakfı, yoksulların daha iyi yönetmesine yardımcı olmak için cep telefonu tabanlı uygulamalar geliştirir ve dağıtır: Gana’daki Toplum Sağlığı için Mobil Teknoloji (MOTECH) girişimi gibi programlara ve;

– Uganda’daki Topluluk Bilgi Çalışanı girişimi gibi programlar aracılığıyla mahsulleri Mali durumları, ancak Uganda’daki Mobil Para girişimi gibi programlara aracılık eder.

 

Uluslararası Bilgi İşlem Merkezi (International Computing Centre)

Uluslararası Bilgi İşlem Merkezi (ICC), Birleşmiş Milletler programlarına, fonlarına ve kuruluşlarına Bilgi ve İletişim Teknolojisi (ICT) hizmetleri sağlama konusunda 45 yıllık deneyime sahiptir. Misyonu, Birleşmiş Milletler ailesine BİT hizmetleri sağlamak, altyapı, sistem ve becerilerin paylaşımını en üst düzeye çıkarmak ve Birleşmiş Milletler ve ilgili kar amacı gütmeyen kuruluşlar da dahil olmak üzere 40’ın üzerinde Müşterisine ve Ortak Kuruluşuna fayda sağlayacak ölçek ekonomileri oluşturmaktır.

Başlangıçta ICC, sınırlı sayıda kullanıcıya ana bilgisayar hizmetleri sağlayan bir Hizmet Bürosu olarak işlev gördü. Yıllar içinde ICC, hizmet yelpazesini internet barındırma , yönetilen depolama ve diğer hizmetleri içerecek şekilde genişletti .

Uluslararası Bilgi İşlem Merkezi (ICC), Birleşmiş Milletler programlarına, fonlarına ve kuruluşlarına Bilgi ve İletişim Teknolojisi (ICT) hizmetleri sağlama konusunda 45 yıllık deneyime sahiptir. Misyonu, Birleşmiş Milletler ailesine BİT hizmetleri sağlamak, altyapı, sistem ve becerilerin paylaşımını en üst düzeye çıkarmak ve Birleşmiş Milletler ve ilgili kar amacı gütmeyen kuruluşlar da dahil olmak üzere 40’ın üzerinde Müşterisine ve Ortak Kuruluşuna fayda sağlayacak ölçek ekonomileri oluşturmaktır.


İRespond

Güneydoğu Asya ve Afrika’daki yedi ülkede konuşlandırılan ırespond, görünmezleri gölgelerden çıkarmaya yardımcı olmak için küresel STK’lar, devlet kurumları ve sağlık, klinik denemeler ve koruma sektörlerinde önde gelen kuruluşlarla birlikte çalışır. iRespond, benzersiz bir dijital biyometrik kimlik çözümü kullanarak kimlik sorununu çözmeye adanmış, kar amacı gütmeyen uluslararası bir kuruluştur.

Sitelerinde çalıştıkları teknoloji için aynen şu ifadeler yer alır; “Kanıtlanmış kimlik çözümümüz, birinden kaybedilemeyen, aktarılamayan veya alınamayan benzersiz bir tanımlayıcı oluşturur. Süreç bizim toplamak veya (PHİ) (KTB) veya Korumalı Sağlık Bilgileri herhangi bir Kişisel Bilgi Deposu değildir.”

Yani bilgileri depolamayacaklar, sadece herkesin bir kimlik sahibi olması için çalışıyorlarmış. İnsanlara sundukları teknolojinin detaylarını ise şöyle aktarıyorlar;

 

Gizliliği Koruyan Biyometrik Hizmet 

“Bir katılımcıya benzersiz bir tanımlayıcı atamak, kritik ilk kayıt adımıdır ve hassasiyet ve tekrarlanabilirlik gerektirir. Bu, kalite girişi, kalite dışı temel bir andır. İRespond dijital kimlik çözümü, doğruluk ve güvenilirlik için DNA’dan sonra en iyi yöntem olan iris biyometrisine dayanır. Parmak veya yüz gibi diğer yöntemler bunun yerine veya iris ile kombinasyon halinde kullanılabilir.

Yeni bir katılımcı kaydedildiğinde, iris taramasından şifreli bir biyometrik şablon oluşturulur ve 90 milyar sayıdan oluşan bir havuzdan rastgele atanan 12 basamaklı bir sayı çekilir. Sonraki ziyaretlerde, şablon eşleştirildiğinde ve sistem orijinal 12 basamaklı benzersiz tanımlayıcıyı döndürdüğünde katılımcının kimliği doğrulanır. Sistem operatörü, katılımcıyı olumlu bir şekilde tanımlamak için ekosistemindeki takma adı kullanır.

Burada daha fazla sizleri detaylarda boğmadan demek istediklerini açıklayalım. İris taraması ve İris biyometrisi, halkın anlayacağı şekilde göz taramasıdır. Göz üzerinden sizlerin yeni kimlikleriniz damgalanacak. Hatırladınız mı hani? Yeni kimlik kartlarımızdaki biyometrik resim şartını… Bir de hatırlayanlara bir şey daha hatırlatacağım hani size bir zarf daha verdiler kimliklerinizle beraber ve zamanı gelince kullanılacak, şimdilik o zarfla işiniz yok denildiğini hatırlıyor musunuz peki? Diğer ortaklara devam edelim.

 

Bir diğer ortak; Kiva…

Kiva (genellikle alan adı Kiva.org olarak bilinir), merkezi California, San Francisco’da bulunan ve insanların İnternet üzerinden düşük gelirli girişimcilere borç vermelerine olanak tanıyan kâr amacı gütmeyen bir kuruluştur.  Kiva’nın misyonu, “77 ülkede yetersiz hizmet alan öğrenci topluluklarının gelişmesine yardımcı olmak için finansal erişimi genişletmektir.”

2005’ten bu yana, Kiva 1.6 milyondan fazla krediyi, 1.33 milyar doların üzerinde, yüzde 96 ile 97 arasında bir geri ödeme oranı ile kitle fonlaması yaptı. Dünya çapında 1,8 milyondan fazla kişi, kredi veren Kiva platformunu kullanıyor. Borç verenler ödünç verdikleri paraya faiz almazlar. Kiva, borç verenlerin borçlularla insan düzeyinde iletişim kurabilmeleri için kredi başvurusunda bulunan her kişinin kişisel hikayelerini içerir.

Kiva, sahadaki kredileri yönetmek için bir saha ortakları ağına güveniyor. Bu saha ortakları mikrofinans kurumları, sosyal etki işletmeleri, okullar veya kar amacı gütmeyen kuruluşlar olabilir. Borçlular, saha ortaklarına çoğu krediye faiz öderler ve saha ortaklarına Kiva tarafından küçük ücretler tahsil edilir. Kiva, kullanıcılarından, şirketlerinden ve ulusal kurumlarından gelen hibeler, krediler ve bağışlarla desteklenmektedir. Evet Kiva hakkında söylenenler böyle ama iyice üzerine düşünürsen, tam bir kara para aklama ve sömürü mekanizmasından başka bir şey değil. Üstelik bunu hayır işler gibi yapması da riyakârlığın tezahürüdür.

 

En tehlikeli ortaklardan birisi Hyperledger

Hyperledger. 2015 Aralık ayında Linux Foundation tarafından duyurulan ve 2016 yılında çıkan Hyperledger, açık kaynak kodlu bir blockchain projesidir. Amaçları, kısaca, iş dünyasında şirket seviyesindeki işlemlerin idare edileceği blockchain framework’leri geliştirmek; bu işlemler için hem ticari hem de teknik yönetimler tarafından desteklenen tarafsız, açık ve tamamen topluluk odaklı altyapılar sağlamak; insanları blockchain fırsatları konusunda eğitmek ve bu projeleri geliştirecek teknik topluluklar kurmak.

Şu anda Hyperledger çatısı altında 12 proje bulunmaktadır. Bu projeler aşağıdaki gibidir:

 
– Burrow
– Fabric
– Grid
– Indy
– Iroha
– Sawtooth
– Caliper
– Cello
– Composer
– Explorer
– Quilt
– Ursa


Bu projelerden ilk altısı framework, diğer altısı ise tool başlığı altında listelenmektedir.
Hyperledger üyeleri arasında American Express, Cisco, J.P.Morgan, Intel, IBM, SAP, Digicert, FedEx, Huawei, Oracle gibi devler bulunmaktatır. Tam listeye ulaşmak için tıklayın.

 

Hyperledger’in üzerinde çalıştığı projelerden bazıları

Hyperledger ile yapılmış birçok projeye ulaşmak mümkün fakat ben bu yazıda yalnızca üç tanesinden bahsedeceğim.

 

IBM Food Trust
Gıdaların ilk oluştuğu yerden itibaren masaya gelene kadar geçirdiği tüm süreçleri kayıt altına alarak şeffaflığını ve güvenilirliğini artırmayı hedefleyen bir proje. Food Trust, gıda tedarik zincirindeki tüm aktörlerin değiştirilemez bir veritabanı olarak işlev gören blockchain üzerinde tutulması fikrinin en başarılı örneğidir. Pilot uygulaması Nestlé, Wal-Mart, Tyson Foods ve Golden State Foods ile yapılmaktadır.Aslında şeffaflık, güvenilirlik gibi güzel konulara dem vurulsa da gıdaların adım adım nerelere gittiğinin takibi de yapılacak olması, hazırlanan polis devleti altyapısı için önemli. Zira para yardımının takibi zaten büyük oranda başarılmıştı, ancak her türlü yardımın kayıt altına alınması da çok önemli ve tehlikelidir. İleride yapılacak yardımlar sebebiyle suçlanan, terör destekçisi sayılan birisi olmanın önünü açan bir projedir bu aslında.
 

Chain-m

NIIT Technologies tarafından geliştirilen Chain-m projesi havayolu şirketlerinin biletleme süreçlerinin blockchain üzerinde sürdürüldüğü bir proje. Hyperledger Fabric kullanılarak yapılan bu projede kullanıcıların web tabanlı bir arayüz üzerinden bu süreçlerin kaydını ve takibini şeffaf bir şekilde yapmaları amaçlanıyor.

Bu da seyahatlerin ve bilet satışlarının anlık takibini tek bir merkezden takip için çalışılan bir projenin prototipidir aslında. Seyahat özgürlüğünün nasıl bir şey olduğunu HES kodsuz bilet alamadığın, otobüse binemediğin, pazara giremediğin bu günlerde yavaş yavaş anlamaya başlayanlar oldu aslında.


ScanTrust

Organik kahve satıcısı Cambio Coffe’nin geliştirdiği bu projede kahve çekirdeğinin tüm yolculuğu blockchain üzerine kaydediliyor. Kullanıcılar, paketlerin üzerinde yer alan barkodları kullanarak bu yolculuğu görüntüleyebiliyor.[2]
Bir satışın ve o satışın yolculuğunu tek bir barkodu okutarak görüntüleme. Güzel görünüyor değil mi? Ama bu geliştirilerek bütün ürünlere yapılacak bir projedir. Blockchain teknolojisi öyle bir teknolojidir ki sisteme kaydedileni silemez, yok edemezsiniz. Yani kayıt altına giren her şey artık kesin arşivlidir. Geçelim bir başka ID2020 ortağına…

İnsanların parasını, aşılarının eksik ve tamlığını dijital kartlara ve sisteme işleyecek Mastercard

Mastercard’ın resmi sitesinde, Newsroom kısmında, 11 Aralık 2018 tarihli bir duyuruda, oldukça ilgi çekici şöyle bir haber geçmektedir;

“Gavi ve Mastercard, Hayat Kurtaran Aşılarla Daha Fazla Çocuğa Ulaşmak İçin Güçlerini Birleştiriyor”

Aşılama oranlarını artırmak için büyük ilerleme kaydedilmiş olsa da, Gavi destekli ülkelerdeki beş çocuktan birine hala temel hayat kurtarıcı aşılarla ulaşılamamıştır. Gelişmekte olan birçok ülkede, ortak engeller, bir çocuğun aşılama kaydı hakkında bilgi eksikliğini ve bakım verenlere takip randevuları hakkında hatırlatmanın sınırlı yollarını içerebilir.Bu ortaklık, MasterCard’ın uzmanlığını ve teknolojisini kullanacak ve sağlık bakanlıklarına ve yetkili sağlık çalışanlarına, katılan her çocuğun bakıcısına dijital bağışıklama kaydına sahip bir kart sunmalarını sağlayacaktır. Bakıcıları kritik aşılar almak için yolda kalmaya teşvik ederek, program, çocukların bağışıklamayı kaçırma riski en fazla olan gelişmekte olan ülkelerde sağlık hizmetlerinin verimliliğini ve erişimini güçlendirmeyi amaçlamaktadır. Hükümetler, topluluklarının bağışıklama ihtiyaçlarını daha iyi anlamaktan yararlanacaktır.

Aşı İttifakı Gavi’nin CEO’su Dr. Seth Berkley, “Çocuklar, özellikle en uzak, yoksul topluluklarda yaşayanlar, aşılama kayıtlarından yoksundur. Bu, Gavi’nin dünya çapındaki her çocuğun hayatta kalmak ve gelişmek için ihtiyaç duyduğu temel aşıları almasını sağlama misyonunun önünde büyük bir engel teşkil ediyor. Mastercard ile olan bu ortaklık, bu zorluğun üstesinden gelme potansiyeline sahiptir.” dedi.

Ortaklık, çözümün Gavi destekli diğer tüm ilgili ülkelere genişletilmesi amacıyla önümüzdeki iki yıl içinde beş ülkede uygulanmasını, özellikle de karşılıklı olarak kabul edilen hedeflere dayalı olarak uygulanmayı hedefliyor.[3]

Bir insani yardım kuruluşu daha; Mercy Corps

Mercy Corps kendisini; “herkesin başarılı olabileceği bir olasılık geleceği yaratmak için günümüzün en büyük krizlerinin ön saflarında birlikte çalışan küresel bir insani yardım ekibi” olarak tanımlıyor. Ve devamında bunları söylüyorlar;

Dünya çapında 40’tan fazla ülkede yaklaşık 6.000 ekip üyemiz, yoksulluk, felaket, şiddetli çatışmalar ve iklim değişikliğinin akut etkileriyle yaşayan insanlarla yan yana çalışıyor. Yerel etki yoluylaküresel bir değişim yaratmaya kararlıyız – ekip üyelerimizin yüzde 85’i çalıştıkları ülkelerden.

Peki böyle bir projede insani yardım kuruluşları neden ortaklar arasında olur, neden insanların denetim altına alınmasına ön ayak olacak, adeta hayvanlar gibi damgalanacak ID2020 projesinin ortakları arasında yer alıyor?

Çünkü iki sebebi var. Birincisi bu yardım kuruluşlarının birçoğu organ kaçakçılığı, uyuşturucu ticareti, kara para aklama, yeni üretilen ilaçların denenmesi için, ilaç şirketlerine kobay sağlaması gibi birçok iğrenç işi yapmakta ama bunları insani kuruluş kisvesiyle perdelemekteler. Yani zaten insan dostundan ziyade, insan düşmanıdırlar. Bununla birlikte, bu dernekleri kuranların ekserisi, büyük şirketlerin CEO’su ya da hissedarı olan insanlar.

Diğer sebebi ise bu yardım kuruluşları, denetleme konusunda daha rahat olmaları, diğer ülke ve halklar arasına daha rahat sızarak uyum ve güven sağlamaları sebebiyle, güzel bir veri toplayıcı aracıdır. Birçok kişinin ad, soyad, özel hayatı, ekonomik durumu, inancı, sosyo-kültürel durumu gibi analizleri kayıt altına alarak, gereken yerlere çok rahat bir şekilde iletebilirler. Yani ID2020’nin veri havuzuna yeni bilgileri direkt olarak sahadan aktarma konusunda faaliyet yürütürler. Elbette bunların dışında, gerçekten hayır yapan birçok kuruluşta bulunmakta. Ancak mesela bu bahsettiğimiz Mercy Corps, çocuk tacizi ile çalkalanmıştır bir dönem. Mercy Corps’un kurucularından Ellsworth Culver’in kızı olayın baş aktörüdür.

Ellsworth Culver’ın kızı Tanya Culver Humphrey’e göre Culver, onu erken çocukluğundan ergenliğe kadar cinsel tacizde bulundu. Humphrey, konuyu defalarca Mercy Corps üst düzey liderliğinin dikkatine sunmasına rağmen, Culver’ı organizasyonda başka bir pozisyona taşımak dışında hiçbir işlem yapılmadığını söyledi. Mercy Corps’un lideri Neal Keny Guyer’in yanı sıra kıdemli hukuk danışmanı ve uzun süredir bir yönetim kurulu üyesi olan Oregonian’ın cinsel istismar iddialarına ilişkin 2019 tarihli bir belgeselin ardından istifa etti.[4]

Tamam belki bazılarına göre fazla kötümser ve komplocuyuz. Peki böyle insanların, gerçeken insanlara yardım etmesini beklemek fazla iyimserlik olmuyor mu?

National Sybersecurity Center (Ulusal Siber Güvenlik Merkezi)

NCC Amerika Birleşik Devletleri’ne işbirlikçi siber güvenlik bilgisi ve hizmetleri sağlayan topluluk odaklı bir üyelik organizasyonudur.

Colorado Valisi John Hickenlooper’ın vizyonundan esinlenen Ulusal siber güvenlik merkezi, 2016 yılında kar amacı gütmeyen bir kuruluş olarak kuruldu. NCC’NİN amacı bir işgücü geliştirmek, özel sektör, askeri ve federal kurumlarla işbirliği yapmak ve şehirlerimizi, eyaletlerimizi ve ulusal varlıklarımızı daha iyi korumak için kamu sektörünü desteklemek ve eğitmektir. NCC, siber konular hakkında farkındalık kazanmak için hükümet, askeri ve endüstri ile birlikte çalışır.

Özetle ileride değişim ve dönüşüm sonrasında, siber güvenlik öneminin daha da artacağı bilindiği için yeni siber güvenlik uzmanları yetiştirme ve istihdam etmek için kurulan bir organizasyondur. ID2020 projesinin hayata geçmesi içinde birçok siber güvenlik uzmanı gerekeceği aşikâr.

Parmak izi teknolojisi geliştiren bir ortak; Simprints

Simprints, Cambridge Üniversitesi kökenli bir kar amacı gütmeyen teknoloji şirketidir. Şirket, yasal kimlik kanıtı olmayan gelişmekte olan ülkelerdeki hükümetler, STK’lar ve kar amacı gütmeyen kuruluşlar tarafından kullanılmak üzere biyometrik parmak izi teknolojisi geliştirmektedir.

Mesela ülkemizde Garanti Bankası ile görülen göz tarama sistemi gibi yenilikleri tasarlayan firmalardan birisidir. Teknolojik cihazlar ve insan bedeninin entegrasyonu sağlayan bir şirkettir özetle. ID2020 için tam aranan ortaklardan birisi. Projenin stratejik ve hukuki danışmanları da dikkat çekici; Copperfield Danışmanlık ve 1913’te kurulan köklü bir organizasyon olan Chapman & Cutler LLP bulunmakta.

-Sonuç-

İnsanların ilk etapta dijital sertifikalar üzerinden etiketleneceği, iris tarama sistemi ile biyometrik olarak işaretleneceğini, hatta bu sertifikalar üzerinden aşı, hastalık vs. birçok bilgisinin arşive alınarak denetleneceğini söylediğimiz halde, birileri çip işi falan komplo demekteler. Oysa çip daha sonraki meseledir. Çip meselesi ya kimseye fark ettirilmeden yapılacak bir teknoloji ile olmalı ya da insanların karşı çıkamayacak kadar denetim altına alındığı bir ortam olmalıdır.

Böyle bir teknolojinin henüz olmadığını biliyoruz. Öte yandan insanlara bu aşamada çip dayatması ters tepeceği için bunu şu aşamada düşünmüyorlar. Onun yerine önce alıştırma ve kabullendirme yoluna gidiyorlar. Başta TC kimlik numaraları çıkartıldı. Sonra da dijital kimlikler, yetmedi cep telefonlarının IMEI numaraları bile kayıt altına alınmaya başlandı, çipli kimliklerimiz dağıtıldı. Hem de biyometrik resimli. Bunları göre göre kabul edip alanlar, çip konusunu alaya alıyor. Oysa her adım aşama aşama ürkütmeden bilim ve teknoloji gibi argümanların arkasında süslü kelimelerle yapıyorlar. 2030’a kadar hep beraber neler yaşanacak hep beraber göreceğiz. İnanmak ya da inanmamak size kalmış.

Kaynaklar;

1-) https://id2020.org/uploads/files/Alliance-Manifesto.pdf

Bizi Takip Edin
Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipiscing elit, sed do eiusmod tempor incididunt ut labore et dolore