Çoğunluğa göre hayvan şiddeti, kadın şiddeti daha da artmış durumda. Aslında haklı oldukları da görünmekte ama kaçırılan bir nokta var. Teknoloji gelişimiyle, bizlere adeta monte edilen akıllı telefonlar, içlerinde sanal bir hayat yaşadığımız sosyal medya hesapları sayesinde bu şiddetler gün yüzüne çıktı. Hatta bazı vakalarda bu sosyal medya bizzat olayın müsebbibiydi. Yani artık anlık veri paylaşımı eskiye göre bir hayli kolay olduğu için istatistiklere göre arttı diyoruz. Aslında büyük bir kısmı eskiden de vardı ama eskiden cep telefonları ile haber olmuyor, Türkiye gündemine oturmuyordu. Günümüz dünyasında ünlü olmak ya da linç edilmek için 10 dakika yeterli.
İnsanlar, elitler tarafından zihinlere aşılanan, yeni bireysel yaşam tarzı fikrini benimsiyorlar. Aileden, akrabadan, komşudan, dostluktan, yardımlaşmadan kopuk bir halde yaşamayı tercih ediyor, bu kararı da yaşadıkları acı tecrübeler sebebiyle aldıklarını söylüyorlar. Oysa bu bir bahanedir. Çünkü insan nefsi bencildir. Kararları kendisinin verdiği, patronun o olduğu bir yaşam ister. Özellikle günümüz dünyasında terbiyeden yoksun, azgınlaşmış nefisler buna koşarlar.
Evcil hayvanlara yönelmenin asıl nedeni
Hayvanlar öyle mi!? Ağzı var dili yok. Yemeğini vermesen, hesap soramaz. Ona karşı bir sorumluluğun (kendini bilen, merhamet sahibi insanlar hariç) yok. Ölse gitse, doğru düzgün hesap soran yasa bile yok. Kararına karışma gibi bir imkanı ve düşüncesi yok. Böyle insanların bir kısmı adeta tasmalı bir köpek ister hayatında. Böyle bir şeyi de birçok insan elbette kaldıramaz. Böylesini bulamayınca, aileden, akrabadan, komşuluk bağlarından, yardımlaşmadan kopunca da yalnızlığını gidermek için hayvanlara bağlanmaktalar. Sırrını korur, dedikodunu yapmaz, arkandan iş çevirmez neticede.
Hayvan düşmanı değilim ve severim. Ama birçok insanın içinde sakladığı, dile vurmadığı hakikat budur. Boğazlama konusuna gelince, şirret insan; hayvan-insan veya kadın-erkek ayırt etmeden yapar bunu. Artık insanlar, özel yaşamında ortaklık istemiyor, patron olmak istiyor. Bu yüzden de patronluk yapmasına bile gerek kalmadığı hayvanlara yöneliyor.
Yakında uzuvları kesilmiş hayvan haberlerini çok daha sık duyacağız. Çünkü bu hayvanların uzuvları ile en tehlikeli ve sapkın kara büyüleri yapan insanlar, sınırlarımızdan kontrolsüzce geçen Afgan ve Pakistanlılar arasında bu topraklara geldi. Bilmem kaç kere dedim ama Suriyeliler, Afgan ve Pakistanlıların yanında masum kalır. Bunu daha önce de demiştim. Bunu derken Suriyelileri akladığımı da düşünmeyin, bir ülke karışıyorsa, oranın halkı da idarecileri de sorunludur. Boş tartışmaya gerek yok.
Yalnızlaşan insanları gelecekte bekleyen tehlikeler
Önce eğlenceyi kaybettiniz. Bir tatili, basit bir kitap alıp okumayı vs. Sonra barınma gitti, kiralar ve ev fiyatları ortada. Ondan sonra giyinme gitti. Sırada beslenme var. İnsan vücudunun sağlıklı işleyişine devam etmek için ihtiyaç duyduğu kaloriyi almanız çok yakında mümkün olmayacak.
Irkınızda, bayrağınızda, devletinizde ve daha başka şeylerinizde izzet ve şeref aramaya devam edin. Size ulaşmış açık delillere rağmen kibirde inat etmenizin bedeli, korkunç bir açlık olacak. Yaklaşan imtihana hazır olun! Bol sadaka verin, buna gücünüz yoksa bol bol tövbe edin ve nafile ibadetlerinizi arttırın. Farz olanları söylemeye gerek bile yok. Ancak bu tavsiyeler bu toplumun %5’ine belki hitap eder, abartmıyorum.
Şu sözlerimle yazıyı bitireyim. Yukarıda uyardığım o günler geldiğinde yiyecek ekmeği bulmakta zorlananların, hayvanlara ne muamele göstereceklerini hep birlikte göreceğiz. En azından ömrü buna yetenler görecek. İşte o zaman insanın azgın nefsinin, yokluk zamanlarında nasıl vahşileştiğine şahit olacağız. Bu azgınlığın tek çaresi doğru iman ve inanç, adalet ve dürüstlük üzerine bir yaşam. Manevi ve hakiki bir önder ve rehber gözetiminde nefis terbiyesidir. Yoksa ayağı kayan, perişan olan çok olacak.