Sadece Gerçek logo

Sabetayistlerin Bayramları

Sabetayistlerin Bayramları

Sabetay Sevi’nin tesis ettiği bayramlar ve yortular hakkında, Ribbi Abraham Danon’un; ” Revue des Etudes Juives ” adlı eserinden Avram Galante’nin naklettiği malumatı tercüme ediyoruz:

1- Sivan (Nisan) on dörtte ”Tohum Bayramı.”Bu bayramın sebebi olarak, bir Tevrat ayetinde güya  Sabetay’ın adına benzer bir kelime keşfedilmesi tahmin ediliyor.Bugün zarfında ezeli tohum, İsrail’in ziynet ve zaferi olacak ve arz meyvesi onların şeref ve gururunu teşkil edecek.

2- Sivan (Nisan) yirmi dörtte ”Sabetay’ın Elie tarafından takdis bayramı.” Buradaki Elie’den maksat, Gazzeli Nathan’dır. Sabetay’ın Filistin seyahati bahsinde anlattığımız gibi Nathan, onu Mesih olarak tanımış ve güya peygamberi olmuştu.



3- Sivan (Nisan) yirmi altıda ”Onu bugün size verdiler” suretinde tercüme edilen tarihi bir hatıranın bayramı ki, delaleti tamamıyla belirgin değildir.

4- Temmuz dokuzda ”Ruhun giyinmeye başlaması bayramı.” Bunun sebebi, ihtimal ki Sabetay’ın Mesihlik ilhamını duymaya başladığı günü kutsamaktır.

5- Temmuz on yedi de kaynı, Samuel Primo‘nun doğuş bayramı.

6- Temmuz yirmi üçte ”Donanma Bayramı” Mesih’in gelişiyle meydana gelen dini inkılabın hatırasını içerdiği tahmin ediliyor. Sabetay, bu bayram vesilesiyle mensublarının evlerini donatmalarını emretmişti.

7- Temmuz yirmi dörtte ”Mukaddes Cumartesi Bayramı.” Sabetay’ın, bu bayramı karısı Sârâ’nın saadeti şerefine tesis ettiği rivayet edilir.

8- Şubat on üçte ”Zaferle Taçlanmanın Başlaması Bayramı.” Bu bayramın hangi hatıraya dayandığı kesin değilse de Sabetay’ın Kahire’de sarrafbaşı Yusuf Çelebi nezdindeki başarısına veya daha sonra Aydos’ta iken Mesihliğe ortak çıkan Polonya’lı haham Nehime Kohen ile üç gün üç gece münakaşayı müteakip, mücadeleden muzaffer çıkışına  dayandığı tahmin ediliyor.

9- Şubat dokuzda ”Meserret Bayramı.” Bu bayram, Kudüs mabedinin tahribi hatırasıyla  yapılan matemin bir şenlik gününe dönüştürülmesi emrinden ileri geliyor ki, güya Sabetay Sevi’nin doğduğu güne tesadüf etmektedir.

10- Şubat on beşinde ”Tuzlama Bayramı.”  Sabetay Sevi’nin kral ilan edildiği günün hatırası.

Selanikli yahudi kadınlar
Selanikli yahudi kadınlar

11- Kislev ayının, yani Hicri Rebiü’l evvel ve Miladi Ekim ayının 16. günü. Sabetay’ın, Edirne Sarayı’nda (sözde) İslamiyet’i kabul ettiği gün ki, Sabetaylığın Musevilikten ayrılarak başlıca bir zümre teşkil etmesinin başlangıcıdır.

12- Mart yirmi birde ”Sabetay’ın Doğuş Bayramı.”  Fakat 9 Şubat’taki ”Meserret Bayramı” da onun doğuş bayramı olduğuna göre, ikisinden birinin başka bir sebebe dayanıyor olması lazım gelir.

13- Mart yirmi sekizde ”Sabetay’ın Sünnet Bayramı.” Bu tarihe nazaran Sabetay Sevi’nin 9 Şubat’ta değil, 21 Mart’ta doğmuş olacağını Avram Galante tahmin ediyor.

14- Aralık ayının on altısında, sebebi ve manası tahmin edilemeyen bir bayram.

15- Şubat on beşte Yahudilerce bilinen Purim, yani  ”Şeker Bayramı.” (Ramazan Bayramına neden içimizdeki hainler şeker bayramı diyerek manasından uzaklaştırıyor, şimdi anladınız mı ?)

16- Mart yirmi iki de, yani ilkbaharın birinci gününde ”Kuzu Bayramı” veya ”Dört Gönül Bayramı”



Mum söndü  veya Kuzu Bayramı  veya Dört Gönül Bayramı hakkında bilgiler

Bu Kuzu Bayramı hakkında, Sabetay zümresi, mensuplarından Karakaşzade Rüştü, 1924 tarihinde ”Vakit” gazetesi yazarına şu izahatı vermişti:

Kuzu Bayramı 22 Adar’da (Mart) yapılır. Bu bayram geceye mahsustur. Ve her sene kuzu eti, ilk defa bu bayram münasebetiyle ve hususi merasimle yenir. Bu merasimde en aşağı ikisi erkek, ikisi kadın olmak şartıyla, evli dört kişinin bulunması lazımdır. Kuzu ziyafetinde bulunacakların sayısı, iki cinse mensup evli çiftlerin arttırılması şartıyla istenildiği kadar çoğaltılabilir. Kadınlar, iyi giyinmiş ve elmaslarıyla süslenmiş oldukları halde sofra hizmetinde bulunurlar. Yemekten sonra biraz eğlenilir ve belirli zamanda ışıklar söndürülerek karanlıkta kalınır… Bu bayram vesilesiyle doğacak çocuklar bir nevi kutsiyet taşıyan olarak tanınırlar. Ona Dört Gönül Bayramı adı verilir.

15 Kasım 1925 tarihli ”Resimli Dünya” mecmuasında Kapancı ailesine mensup bir genç Sabetayist de Kuzu Bayramı’nı şu şekilde anlatıyordu:

Zannediyorum ki `mum söndürme` merasimi Karakaş ailesinde hala devam eden bir adettir. Ve galiba, evvelce benim mensup olduğum ailede dahi tatbik edilirdi. Fakat itiraf etmeliyim ki ben hiç görmedim. Son zamanlara kadar dönmeler, bu kuzu merasiminden önce hiç kuzu eti yemezlerdi. İlkbahara tesadüf eden belirli bir günde, okunmuş bir kuzu kızartılır ve evli erkekler, zevceleriyle birlikte ziyafette hazır bulunurlar. Fakat ben genç ve bekar olduğum için yaptığım bütün teşebbüsler boşa gitti. Çünkü bana cevap olarak Sen de evlen. Ondan sonra öğrenirsin derlerdi.

Bu Kuzu Bayramı vesilesiyle Profesör Avram Galante’nin eserinde yaptığı tarihi tahlil ve izahı tercüme ediyoruz:


İstanbul Üniversitesi’nde eski şark milletlerinin tarih profesörü olmak sıfatıyla ben; çok defa eski adetlerle, yakın şark milletlerinde hala devam eden bazı adetlerin mukayesesine fırsat bulurdum. Burada bahsedilen mesele, yani mumların söndürülmesinden sonra hasıl olan çirkin sahne, kökenini şarkın kadim tarihi devirlerinden alıyor. Bu köken şudur: Hurafeye nazaran kışın tabiat ölür ve Sema tanrı’sı zincirdedir. İlkbaharın gün dönümünde Sema tanrısı Attis, kainatın çiçek açma mevsimini ilan için toprağa iner ve taibat ilahesi Mâ yahut Ammas tarafından kabul edilir. Ve onunla evlenir. Bu, bir aşk bayramıdır. Bu tanrının gökten inişi, eski mitlerde şu suretle kullanılırdı.

Büyük bir çam ağacı seçilerek menekşelerle örtülür ve Tanrı Attis’in tasviriyle ve onun itikadına ait aletlerle süslenirdi. Attis’in tasviri bir örtüye sarılı ve ölü gibi dururdu. Çünkü Attis’in ertesi yıl tekrar dirilmek üzere ölmüş bulunması lazımdı. Nasıl ki ilkbahar da ertesi sene doğmak üzere ölür. Bu çam, merasimle ve herkesin iştirak ettiği şarkılarla yakılır ve ondan sonra merasimde hazır bulunanlar gök tanrısıyla yer ilahesinin evlenmeleri şerefine en çirkin şekilde umumi bir orji’ye, cümbüşe koyulurlardı. Kadim milletler tarihini takip edersek, bu merasimin sonraları da tatbik edilmiş olduğunu ve son zamanlara kadar izler bıraktığını görürüz. İç Anadolu’nun bazı yerlerinde hala Attis’in ibadetini tatbik edenler vardır. Kızılbaşlar ve Tahtacılar, böyle gece ayinleri tertip ederek mum söndürürler ve cümbüş yaparlar.

Garip tesadüflerdendir ki, bu satırları yazdığımız sıralarda Türkçe Akşam gazetesi, Maraş muhabirinden aldığı şu telgrafı yayımlamıştı:


Maraş, 4 Mayıs 1935. Burada mum söndürme ayinini tatbik eden bazı kişiler suçüstü yakalandılar. Kadınlardan, erkeklerden başka; mum söndürülen odada musiki aletleriyle başı kesik bir siyah tavuk bulunmuştur.

Görülüyor ki burada bahsedilen ayin, Sabetayistler tarafından yapılanın aynıdır. Yalnız şu farkla ki, burada kuzu yerine bir tavuk bulunmaktadır. Profesör Galante, yukarıdaki izahları verdikten sonra, kadim Musevi tarihinde de bu türlü adetlerin ve zevce değiştirmek alışkanlığının izlerine tesadüf edildiğini anlatıyor.  Yukarıda sayılan on altı bayramdan başka, Sabetay mensupları tarafından riayet edilen başka günlerin ve yortuların mevcut olduğu, yine kendi mensupları tarafından yapılmış olan yayından anlaşılıyor. Bunların içinde, Musevilerle müşterek olan bazı bayramlarla ”Osman Ağa”nın hatırasına yapılan bayram, Yusuf bayramı, Ağaç bayramı, Meyve bayramı ve Fecir bayramı vardır. Osman Ağa’nın hatırasını yâd için yapılan ve sabetaycı zümrenin bir kısmı nazarında pek mühim sayılan bayram, tabiidir ki Sabetay’ın ölümünden sonra tesis edilmiş olan günlerdendir.

Ağaç bayramında ağaçlar, dua okunarak sulanırmış; meyve bayramında, zümreye mensup aileler, bir siniye meyve doldurarak etrafında dua okuyup dolaşırlar ve bu ayinden sonra herkes bir miktar meyveyi mendiline doldurup evine götürürmüş. Fecir bayramında ise Sabetayistler, senenin belirli bir gününde güneşten evvel kalkarak kadınları ve çocuklar ile  hususi mabetlerine giderler ve ibadetten sonra hahamlarına, zümre fırkasına ait sadakalarını vererek dönerlermiş.

Yukarıdan beri sayılan bu bayram ve yortu günlerine, oruç günleri de ilave edilecek olursa ruhani günlerin sayısı, sabetayist zümrenin hususi takvimini  dolduracak derecede zengin görülür. Bunların büyük bir kısmı, bugün ehemmiyetlerini ve izlerini kaybetmiş olacaklardır. Fakat bir kısmının zümrece bugün dahi riayet gördüğünde asla şüphe yoktur.

Kaynak: İbrahim Alâettin Gövsa, Sabetay Sevi, Syf: 48-52, Elips Kitap

Sabetaycılık hakkında bilgi almak için aşağıdaki linklere göz atabilirsiniz;

1- https://www.sadecegercek.net/2014/05/sabetayistler-kimdir.html

2- https://www.sadecegercek.net/2014/06/sabetayizm-ve-turkiye-donmeleri.html

3- https://www.sadecegercek.net/2014/06/sabetay-sevi-ve-sabetayizm.html

Bizi Takip Edin
Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipiscing elit, sed do eiusmod tempor incididunt ut labore et dolore