1998 yapımı olan Deli Yürek adlı dizinin yapımcısı Osman amcadır(!) Osman amca(!) dediğimiz kişi Osman Sınav’dır. Deli Yürek, Kurtlar Vadisi dizisinin prototipidir. 98 yılında başlayan ve 2002 yılında biten bu dizide, emsalleri olan; Sağır Oda ve Kurtlar Vadisi’nde olduğu gibi derin gerçeklere üstü kapalı değinmektedir.
Geçtiğimiz günlerde Türk Akımı projenin açılışı yapıldı. Türk akımı denilen bu proje, Karadeniz üzerinden Rus gazını Türkiye’de depolayıp oradan da Avrupa’ya yayılması için, Amerika’nın Nabucco Projesi’nin alternatifi olan bir projeydi. Projenin detaylarına girmeden önce biraz daha Deli Yürek dizisinin karakterleri ve konusu hakkında detaylar verelim.
Deli Yürek, dizideki Yusuf Miroğlu’na verilen bir lakaptır. Yusuf Miroğlu karakterini ise Kenan İmirzalıoğlu oynamaktadır. Yusuf Miroğlu karakteri, ülkesini seven, ahlaklı, dürüst ve Güneydoğu’da askerliğini yapan başarılı bir askerdir. Askerden izne geldiğinde, kamuya açık bir alanda düzenlenen terörist saldırısını neredeyse tek başına engeller. Olayın kamera ile görüntülenmesi ile ülkede kahraman olur fakat bunun yanında istihbarat birimlerinin de dikkatini çeker.
Yusuf, dizide Kara Hamit olarak bilinen kabadayıyı küçüklüğünden beri sevmektedir. Birgün mahalle de Kara Hamit’in düşmanı Kesik Recep, ona suikast düzenler fakat Yusuf, bunun farkına varır ve olayı önler. Bunun üzerine Kara Hamid, Yusuf’u yanında çalıştırmak ister. Yusuf, Kara Hamit’in Nissan otomotiv bayisi işlettiğini sanıyor, karanlık işlerini bilmiyordur. Yusuf’un aşık olduğu güzel bir öğretmen vardır. Adı da Feraye. Feraye’nin babası Gürkan, Uluhanlar Holding’in sahibidir. Ancak holdingin hissedarları arasında; Gürkan’ın ikinci karısı olan Aslı, hırslı ve kaypak bir karakter olan Savaş Doğan ve Feraye de bulunmaktadır.
Dizide “birim” diye adı geçen bir de istihbarat kurumu var ki bu kurumun başında da Ağabey lakaplı birisi bulunmakta. Devlet, özel sektör, mafya kesişiminin yaşandığı bir rant kavgasıyla devam eden dizide; Nişancıdüzü adıyla geçen bir arazi bulunmakta. Bu arazi günümüzde neresidir, Beylikdüzü mü yoksa başka bir yer mi kastedilmiştir? Bunu bilemiyoruz fakat bu rant kavgasında, Gürkan ve Kara Hamit anlaşamaz. Savaş Doğan ise “birim” diye anılan devlet kurumunun yönlendirmesiyle Gürkan’ı Hamit’e karşı kışkırtır. Kara Hamit, Gürkan’ı öldürmeye karar verir ve bunu uygularken, Gürkan’la birlikte Yusuf’un sevdiği kız olan Feraye’de ölür. Bunun üzerine Yusuf’ta olayların içinde bulur kendisini.
Olaylar ilerledikçe; birim adı verilen örgütün, özgürlük ve bağımsızlık naraları atsa da tepeden CİA’e yani Amerika’ya bağlı olduğu gerçeği dizide alttan alta işlenilmekte. Dizi de Nişancıdüzü konusunun yanısıra Transbank denilen bir banka hortumlama konusu da işlenmekte. Geçmişte Türkiye’de birçok banka hortumlandı. Dizide bankanın yönetim kurulu ve finansman desteğini devlet menfaatleri doğrultusunda, birim adı verilen teşkilat oluştururken, başında da Ağabey lakaplı birimin başkanı vardır.
Ağabey’in birim adını verdiği kurum Yusuf gibi bir adamı kendi kurumun katmak ister fakat Yusuf bu pis işlere girmek istemez. Yusuf her ne kadar kaçsa da Transbank olayında da kendisini olayın içinde bulur. Transbank’ı böyle kurmayı planlayan Ağabey’i bir süpriz beklemektedir. Ağabey’in hiç beklemediği bir anda birim denilen örgütün başına, bir süreliğine Ağabey’in rakibi olan Turgay Atacan geçmiştir. Turgay, Ağabey’den habersiz Transbank’ın yönetim kurulu başkanlığına, kendi adamı Timur’u getirmeyi başarmış ve bankayı hortumlamıştır. Bu skandal, Yusuf’un gayretleriyle patlayınca, Turgay görevden alınmıştır. Bunun üzerine ise Turgay’ı Ruslar kullanmaya başlar.
Rus istihbaratı KGB, Turgay Atacan’a Türkiye’de Mavi Geçiş Projesi’nin gerçekleşmesine konferansları ve bildirileriyle engel olan bir profesörün öldürülmesi işini verir. Yani doğrudan kendisi değil de taşeron kullanırlar. Turgay para karşılığı bu işi yapar ve profesörü öldürür. Ancak profesörle daha önce tanışan ve dediklerini haklı bulan Yusuf bu olayı da ortaya çıkarır. Profesör ise Yusuf Miroğlu’nun avukatı Ayşegül’ün amcasıdır. Ayşegül’ün amcası Mavi Geçiş Projesi’nin altında geçen boruların, Karadeniz’e uygun olmadığını ve ömürlerinin uzun olmadığını savunurdu. Ayrıca dizide profesör Karadeniz’de ekosistemin de zarar göreceğini söylüyordu.
Mavi Akım Projesi dizideki adıyla Mavi Geçiş Projesi
Mavi Akım projesi, Ankara ile Moskova arasında 1997 yılında imzalanan anlaşmaya göre, 25 yıl süreyle, Türkiye’nin Rusya’dan yılda 16 milyar metre küp doğalgaz satın almasını öngörüyor.
1213 kilometre uzunluğunda doğalgazı taşıyan boru hattının, yaklaşık 380 kilometresi, Karadeniz’in altından geçmektedir. Deniz altındaki boru hattı, 2150 metre derinlikle, yeryüzünün en derindeki boru hattıdır. Hattın yapımını, İtalyan ENİ şirketi üstlenmişti. Yıllık 16 milyar metre küp kapasiteli boru hattından Türkiye, 2002 yılı sonundan bu yana gaz almaktadır.
Mavi Akım Projesi’nde Yolsuzluk İddiaları
Mavi Akım projesi, yaklaşık 10 yıldır Türkiye gündeminde. Proje hakkında çeşitli yolsuzluk iddiaları ortaya atılmıştır. Yolsuzluk iddiaları nedeniyle Yüce Divan’da yargılanan eski Anavatan Partisi enerji bakanları Cumhur Ersümer ve Zeki Çakan hakkında, Mavi Akım projesiyle ilgili iddialar da geçmektedir.
Mavi Akım’ın tam kapasiteyle yürürlüğe girmesiyle birlikte, Türkiye, doğalgazının yüzde 60’tan fazlasını Rusya’dan almakta ancak bu durumun, enerjide Rusya’ya bağımlılık yaratacağı görüşü de, Mavi Akım’a yönelik eleştiriler arasında.
Nişancıdüzü, Ağabey, Savaş Doğan ve Yusuf Miroğlu
Deli Yürek dizisindeki Transbank skandalı
Yeni Demokrasi Hareketi ve seçimlerdeki oy oranı
Bank Ekspres; 25 Ekim 1988`de Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu`na geçti. Bankanın, 1998 zararı 131.8 trilyon, 1999 zararı 32 trilyon 289 milyar lira oldu. Birikmiş zararı 350 milyon dolar. 27 şubesi bulunan bankanın eski sahibi Korkmaz Yiğit hakkında dava açıldı. Korkmaz Yiğit ise sadece Bank Ekspres değil Türkbank skandalı ile de içli dışlı olmuş birisidir.
Türkbank Skandalı ve şeytan üçgeni; Özel sektör, çeteler ve siyasiler
1913 yılında Adapazarı İslam Ticaret Bankası adı altında özel yatırımcılar tarafından bölge bankası olarak kurulan Türkbank, Türkiye’nin ilk özel bankası oldu. Ocak 1994’te patlayan Türk mali krizinin ve Türk parasının yüzde yüz değerindeki devalüasyonun ardından banka, o dönemde 274 şube işleten ve 4.532 personel istihdam eden zayıfladı. Banka, aynı yılın Mayıs ayında Hazine tarafından kontrol altına alındı. Bankanın% 84,52’lik hissesi , kamu ihalelerinde satışa sunulan Türkiye Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından devralındı.
TMSF, 4 Mayıs 1998’de ihale talebinde bulundu . 18 Mayıs’ta İstanbul Polisi, işadamı Korkmaz Yiğit’in
mevcut bağlarıyla ilgili makul gerekçeler ve organize suçla para transferi nedeniyle cep telefonuna bir ay boyunca kulak misafiri olmak için izin almak üzere Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne başvurdu.4 Ağustos tarihinde Yiğit’in Bank Ekspres ile inşaat şirketi, çoğunluk hissesi için en yüksek teklifi 600 milyon ABD Doları, Denizbank’ı kontrol eden 595 milyon ABD Doları Zorlu Holding izledi. İhale sürecinin tamamlanmasından hemen sonra polis, Yiğit ve mafya babası Alaattin Çakıcı ile Çakıcı’nın ihalenin diğer isteklileri arasındaki ilişki hakkında TMSF’yi yazılı olarak bilgilendirdi.
Korkmaz Yiğit, o zamanlar iki banka, iki gazete ve üç televizyon kanalına sahipti.
Çakıcı’nın 1995 yılında Türkbank’ı almaya çalışan işadamı Erol Evcil ile bağlantısı vardı. Milliyetçi bir cemiyet olan Ülkü Ocakları’nın eski bir üyesi ve Türk yeraltı dünyasının önde gelen çete liderlerinden biri olan Alaattin Çakıcı, 1992’den beri kaçak bir aranıyordu.17 Ağustos 1998’de Çakıcı, Türk Polisinin talebi üzerine Fransa’da yakalandı ve Türkiye’ye iade edildi. Muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekili ve eski Kültür Bakanı Fikri Sağlar , 29 Ağustos’ta Yiğit ve Çakıcı arasında Türkbank’ın ihalesiyle ilgili bir konuşma içeren bir kayıt bandı aldı. 8 Ekim’de Sağlar, TV’de yayın yapmak üzere Kanal D haber direktörü arkadaşı Tuncay Özkan’a kayıt kaseti sundu. Kanal D bu arada hiçbir şey yapmadığından, Sağlar 13 Ekim’de düzenlediği basın toplantısında özel konuşmayı açıkladı. Bunun üzerine TMSF, Türkbank satış ihalesini 15 Ekim 1998’de iptal etti.
Siyasi skandalın ortaya çıkmasından hemen sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisi bir meclis soruşturma komisyonu kurdu. Yılmaz, komite önünde ifade vermeye davet edildi. Yılmaz liderliğindeki koalisyon kabinesi, 11 Ocak 1999’da güven olmadan hareketle düşürüldü.
Birkaç siyasetçi ve gazeteciyi dinledikten sonra, meclis komisyonu, Mesut Yılmaz’ı ihaleye teklif vermekle suçladığı bir soruşturma raporu hazırladı. Ancak, 18 Nisan’da yapılacak 1999 genel seçimleri nedeniyle rapor geçersiz kılındı. 3 Kasım 2002 genel seçimlerinden sonra, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ve CHP, Türkbank skandalı’na ilişkin 9 Aralık 2002 tarihinde, ihale sürecine katılan diğer tanıkları duyan Mesut Yılmaz ve Güneş Taner’e yönelik iddiaları bir kez daha araştıran bir meclis komisyonu oluşturuldu. 25 Haziran 2004’te imzalanan binlerce sayfalık rapor, Mesut Yılmaz ve Güneş Taner’in ihaleye fesat karıştırdıklarına rapor sundu ve bu politikacıların yargılanmaları için raporu yüksek mahkeme olan Yüce Divan’a gönderdi.
Rusya’ya alternatif olarak Nabucco ve Tanap Projesi
Nabucco boru hattı Ankara’da 13 Temmuz 2009 Pazartesi günü hükümetler arasında imzalanan anlaşmayla başlamıştır, Türkiye’üzerinden AB ülkelerine doğal gaz taşımak üzere kurgulanan uzun geçişli bir boru hattı taşımacılığı projesidir. Avrupa’nın en büyük doğal gaz tedarikçisi konumundaki Rusya’dan yapılan sevkiyata alternatif olması amacıyla daha çok ABD ve AB tarafından desteklenmektedir. 2007 yılının ortalarında Rusya’nın, Orta Asya’daki, hattın büyük doğal gaz tedarikçileri olan ülkelerle (Kazakistan, Türkmenistan) büyük miktarlarda doğal gaz alım sözleşmeleri imzalayacağını duyurması ile büyük oranda sekteye uğradığı iddia edilmektedir. Bununla birlikte Alman RWE firmasının Şubat 2008’de Nabucco Şirketi’ne eşit ortak olmasıyla proje güç kazanmıştır. Hattın tam kapasitede karlı olabilmesi için gereken doğal gaz üretiminin halen İran’a uygulanan ambargo nedeniyle bu ülkeden de sağlanamayacak olması, hattın geleceğinde büyük soru işaretleri oluştursa da ABD hükümetinin projenin geleceğine olan iyimser bakışının devam ettiği açıklanmıştır. Günümüzde proje Nabucco Batı ismini alarak Türkiye-Bulgaristan sınırından başlayacak şekilde değiştirilmiştir.
TANAP Projesi, 17 Mart 2015 tarihinde başlayan inşa sürecinin ardından 2018 yılının yaz aylarında kullanıma açılacak. Azerbaycan üzerinden başlayarak Gürcistan, Türkiye, Yunanistan, Arnavutluk ve İtalya’ya kadar devam edecek olan TANAP, Türkiye’de 20 il ve 67 ilçeden geçecek.
TANAP, Türkiye Gürcistan sınırında Ardahan ili Posof ilçesi Türkgözü köyünden başlayarak Ardahan, Kars, Erzurum, Erzincan, Bayburt, Gümüşhane, Giresun, Sivas, Yozgat, Kırşehir, Kırıkkale, Ankara, Eskişehir, Bilecik, Kütahya, Bursa, Balıkesir, Çanakkale, Tekirdağ ve Edirne olmak üzere 20 ilden geçecek ve Yunanistan sınırında Edirne’nin İpsala ilçesinde son bulacaktır. Bu noktadan, Avrupa ülkelerine doğal gaz aktaracak olan TAP Doğal Gaz Boru Hattı’na bağlanacaktır. Proje kapsamında Türkiye sınırları içerisinde biri Eskişehir ve diğeri Trakya’da olmak üzere, ulusal doğal gaz iletim şebekesine bağlantı için iki çıkış noktası yer alacaktır. TANAP Doğal Gaz Boru Hattı sistemi; 19 kilometresi Marmara Deniz geçişi olmak üzere toplam 1850 km ana hat ile Türkiye içerisindeki çıkış noktalarına olan bağlantı hatlarının işletmesinde kullanılmak üzere sayı ve nitelikleri aşağıda belirtilen yer üstü tesislerinden oluşmaktadır.
TANAP bu yıl (2019) itibariyle Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde, projede yer alan diğer ülke yöneticileri ve projede yer alan şirketlerin yöneticilerinin katılımıyla açılmıştır.
Deli Yürek ve Kurtlar Vadisi kesişimi, Osman Sınav ve Şaşmaz kardeşler
Ekim 1998’te başlayan ve Osman amcanın(!) büyük etki bıraktığı toplum mühendisliği kitabının önsözü niteliğinde olan dizi; “Deli Yürek.” Bu dizideki Yusuf Miroğlu karakteri, bugün bile beklenilen, istenilen ve hayali kurulan bir karakterdi. Mazlumun yanında, zalimin karşısında duran bir yiğit. Üstelik maddi ve manevi değerleri olan ve bu değerleri kendi canından bile üstün tutan bir yiğit. Daha sonrasında ise büyük çıkış yakalayan bu dizi, resimde gördüğünüz Deli Yürek Bumerang Cehennemi adlı sinema filmiyle zirveye ulaşmış ve sonrasında 2002 senesinde 24 bölümde Atv’de çekilerek Yusuf’un ölmesiyle ama yeni bir Yusuf’un kuşçunun yanına gelmesiyle son bulmuştur.
Bir kahraman bekleyen ve isteyen milletimiz, bu yiğit kahramanı bağrına basmıştı ama ne yazık ki bu kahraman sadece bir dizi oyuncusuydu.
Devamında Osman amca(!) 2003’te toplum mühendisliği kitabının büyük bölümünü kapsayacak olan Kurtlar Vadisi adlı diziyle karşımıza çıkmıştı. Ama ne çıkış, öyle bir etki bıraktı ki bu milletin üstünde, halen daha bu dizi izleniyor, karakterlerine özeniliyor, hatta Vadi’nin ilk serisi olan Kurtlar Vadisi serisi çekilerek yayınlandığı zamanlarda Perşembe akşamları kahveler dolup taşıyor, suç oranları bile düşüyordu. Bu benim uydurduğum bir şey değildir. Bunu bizzat haberlerde kulaklarımla duyup izlemiştim.
Ne tevafuktur ki tam bu dönemlerde de gerçek hayatımızda beklenen kurtarıcı yerine konulan birisi çıkmış ve Akp’yi kurmuştu. Bu kişi halen daha kurtarıcı, mehdi ve halife gözüyle bakılan Recep Tayyip Erdoğan’dır.
Daha sonrasında çekilen “Kurtlar Vadisi Pusu” adlı dizide Osman amca (!) yoktu ancak, bu çekilen dizide de Osman amcayı aratmayacak toplum mühendisleri vardı. Öyle bir kahraman çıkardılar ki ortaya, adeta bu kahraman roketten, mermiden, bıçaktan ve her türlü patlayıcıdan kurtulan birisi oldu. Neticede gerçeklikten uzaklışıldı ama zaten bu bir diziydi, gerçek dışı olması gayet doğaldı. Peki ama burada sorun ne? Asıl sorun insanların gerçek olmayan olayları, gerçeklerle karıştırmasıydı.
Gerçekte Suriye’yi kan gölüne çevirmede en büyük sorumlulardan birisi biz Türkiye’dir. Ama Vadi’de Lübnan başbakanını suikastten kurtaran Polat, Suriye’deki karışık durumu düzeltmeye ve zalimlerden mazlumları korumaya giden yine Polat. Roket yediği halde ölmeyen ve hiçbir yerinde yara izi kalmadan tekrar geri dönen yine Polat.
Gerçekte İngiliz, Amerikan, İsrail Almanlar ve NATO ile işbirliği yapan Türkiye ama Vadide alayına karşı çıkan, rest çeken, ABD üstlerini bile üç kişiyle basan bir Polat.
Peki buradan ne sonuç çıkarmalıyız? Çıkarılması gereken sonuç ve alınması gereken ders şudur;
Asıl mesele kahraman olmaktır. Kahramanın yardımcısı olmak işin kolayına kaçmaktır. Ondan daha kolayı ise hiçbir şey yapmadan oturup kahraman beklemektir. Kahramanlık bedel ister, ömrünü feda etmeni ister. Bedel ödemek ve ömrü feda etmek ise öyle kolay değildir. Herkes kahraman olmak ister ama bedel ödemeye gelince kimseyi bulamazsın.
Bir diğer mesele ise hayaller ve gerçeklerin farkına varmaktır. Gerçekte böyle kahramanlar yok ve gelmedi de. Eğer gelmiş olsalardı bu halde olmazdık. Eğer gelmiş olsalardı, yukarıda saydığım çelişkiler yumağı ortaya çıkmazdı. Eğer gelmiş olsalardı, toplum bu berbat halde bulunmazdı. Çünkü hadis-i şeriflerde; “bir toplum ne haldeyse başındaki emirleri ve yöneticileride o haldedir.” diye buyrulmuştur.
Bir de gerçek kahramanlar vardır, onlar isimsizdir. Üç beş kişi haricindeki kimse onları gerçek manasıyla tanımaz, bilmez ve görmez. Onlar öyle kahramanlardır ki, nefislerini Allah yolunda feda etmiş, din ve vatan uğruna elinden geleni yapmış, varlıkta da yoklukta da Allah’a şükretmiş, insanlardan bir şey istememiş ama ondan bir şey istenincede elinde avucunda ne varsa vermiş kişilerdir. Böyle kişiler, Allah’ın bir lütfudur. Bu eşsiz ve isimsiz kahramanlar, toplum kendini düzeltmeden veya düzeltme niyetinde olmadan gelmez ve gelmeyecektirde.
Bırakın artık kahraman beklemeyi… Ya kahraman olun, ya kahraman olma yolunda ölün, ya da kahraman bulursanız eğer, onun yardımında bulunun. Yukarıda saydığım isimler sahte kahramanlardır. Onların yerine koyduğunuz gerçek hayattaki kişilerde sahte kahramanlardır. Tekrar söylüyorum; asıl kahramanlar, nefsini terbiye edenler ve nefsini Allah yolunda feda edenlerdir. Asıl kahramanlar, gençliğinde şehveti, parayı, malı-mülkü, makam ve mevkiyi, şan ve şöhreti, Allah rızası uğruna terk eden ve saydığımız bu dünyalık nimetleri nefis terbiyesinden sonra da Allah rızası uğruna kullanan ve harcayanlardır. Gerçek kahramanlar, ahiret günü ortaya çıkacaklardır.