Sadece Gerçek logo

Heyet Tahrir Şam Lideri Ebu Muhammed Colani Kimdir?

Heyet Tahrir Şam Lideri Ebu Muhammed Colani Kimdir?

Hazır ortalık da sakinken Heyet Tahrir El Şam lideri Colani dosyamızı açalım. Kimdir bu ABD Dışişleri bakanlığının başına 10 milyon dolar ödül koyduğu terör örgütü yöneticisi Ebu Muhammed Colani?

1981 yılında Golan Tepeleri el Rafid köyünde doğdu. İsrail’in işgali nedeniyle ailesi Şam’a yerleşti.”Colani (Golanlı)” mahlasını da bu nedenle kullanıyor. Lakin doğum yeri hakkında ihtilaf var. Şu an YPG kontrolünde olan Deyrizor Şahil beldesinde doğduğunu söyleyenler de mevcut.



Annesinin coğrafya öğretmeni, babasının ise ekonomi alanında akademik çalışmalar yaptığı bilinir. Tıpkı PKK lideri Bahoz Erdal ya da Baas lideri Beşar Esad gibi Şam’da Tıp Fakültesinde okuyan Colani, ABD’nin Irak İşgali sonrası, okulu 3. sınıfta bırakıp Irak’a kaçıp El Kaide saflarına katıldı.

Üniversite yıllarında Ebu Ka’kaa künyesiyle bilinen Şeyh Muhammed Ağasi’nin hutbelerini dinlemek için Cuma günleri Şam’dan Halep’e giderdi. 2003 yılında ABD’nin Irak müdahalesi akabinde Şeyh Muhammed Ağasi, Amerika’ya karşı cihat çağrısı yaptığı sıralar Colani’nin de etkilendiği bilinir.

Colani Irak’a geçtikten sonra  IŞİD’in kurucusu kabul edilen; Ebu Musab Zerkavi’nin kurduğu Irak El Kaidesi’ne katıldı. El Kaide içerisinde hızlı bir şekilde yükselerek kısa süre içerisinde Zerkavi’nin yakın adamlarından oldu. Irak sahasında çalışmalarına devam etti.

Abu-Musab-al-Zarqawi-al-Qaeda-in-Iraq-2006

Ebu Musab Zerkavi – Irak El Kaide’sinin kurucusu

Colani, Zerkavi’nin 7 Haziran 2006’da ABD’nin düzenlediği hava saldırısında ölmesiyle birlikte Lübnan’a geçti. Lübnan’da, “Cunduş Şam” savaşçılarını eğitmeye başladı. Daha sonra Irak’a geri döndü ve bir süre sonra ABD tarafından yakalanıp Bucca kampına götürüldü.

2008 yılında serbest bırakılan Ebu Muhammed Colani, Ebu Ömer Bağdadi komutanlığında 2006 yılında kurulan “Irak İslam Devleti” örgütüyle çalışmaya başladı. Kısa süre sonra Musul valiliği komutanı oldu.

2011 yılında Suriye isyanı patlak verince, El Kaide tarafından Suriye’ye gönderildi. 24 Ocak 2012’de Ebu Muhammed Colani, Nusret Cephesi’nin kurulduğunu ilan etti. Yukarıda yazdığım doğum yeri olduğu da söylenen, şimdi YPG kontrolünde olan Deyrizor sahil beldesinde faaliyetlerine başlayan grup halkı isyana, kendi tabiriyle cihada çağırıyordu. Kısa süre içerisinde halktan katılımların artmasıyla birlikte Nusra/Nusret Cephesi tanınmaya başladı.

9 Nisan 2013 yılında Irak İslam Devleti örgütü Lideri Ebu Bekir El Bağdadi, Irak İslam Devleti ve Nusra cephesini feshettiğini ve iki grubun Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) ismi ile hareket edeceğini ilan etti. Fakat boynuz kulağı geçmişti ve Osmanlı’da Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın sultana karşı isyanı gibi ikinci bir Kavalalı isyanına tanıklık edecektik.

Colani ve Bağdadi HTŞ ve DAEŞ

 

Oğlu gibi gördüğü Colani tarafından reddedilen Ebu Bekir El Bağdadi’nin bu çağrısı havada kalmış, Ebu Muhammed Colani El Kaide lideri Eymen El Zevahiri’ye bağlılığını ilan etmişti.

Tabi Colani’nin Eymen El Zevahiri’ye bağlılığı aslında taktiksel bir süreçti. Yani bölgede güçlenen IŞİD’e karşı “El Kaide” referansı olmadan ayakta durmak mümkün değildi. Karşılıklı epey çatışmalar yaşandı. Kimi zaman Bağdadi komutasındaki kuvvetler, Colani komutasındaki kuvvetlere galip geldi, kimi zaman da Colani tarafı Bağdadi taraftarlarını tanklarla ezdi. Bu upuzun bir süreç. Fazla da değinmeye gerek yok. Neticede süreçten sağ çıkan Colani ve ekibi oldu.



Colani coğrafyayı iyi okuyabilen ve IŞİD’den daha sağlıklı düşünebilen kurmaylara sahipti. Siyaset olmadan yürütülen savaşın bir işe yaramayacağına ve IŞİD’in aksine bu coğrafyada İran-Rusya-ABD ve Türkiye ile aynı anda savaşmanın mümkün olmadığına inanıyordu.

Temmuz 2016’da El Kaide’ye biâtını bozup artık yola Nusra ile değil Fetih Cephesi adıyla devam edecekti. Bu süreçten sonra da genel mânâda siyaset açısından farklılıklar görülebiliyor. 2017’de ise Heyet Tahrir Şam ilân edildi.

İzlediği yol ile farklı muhalif grupları kendi içerisinde eritmeyi becerdi. Yani radikallerden ılımlılara geçişler beklenirken ılımlılardan Heyet Tahrir Şam’a geçişler oldu. Salt selefi düşünceyle hareket etmeyip Afganistan’daki Taliban tarzı bir yapılanmaya giden HTŞ, Feylak Rahman gibi sufi grupları dahi kendi içerisinde toplayabildi.

Colani kimi zaman YPG ile çatışmasızlık anlaşması yaptı, kimi zaman Türkiye’nin tanıdığı bir başka muhalif oluşum Özgür Suriye Ordusu ile savaştı. Colani yıllar boyu süregelen bu süreçte fırsatları değerlendirmesiyle tanınıyor. Nitekim Türkiye ÖSO’yu Menbiç sınırına getirdiğinde herkes Menbiç operasyonu ile meşgul olduğu vakit HTŞ Türk destekli Zenki grubuna saldırıp bölgeden çıkarmıştı. Yani Soçi Antlaşması’nın HTŞ’nin İdlib’deki liderliğini sonlandırması beklenirken her geçen gün HTŞ otoritesi arttı, ÖSO günden güne eridi.

Bu süreçte Htş’nin ABD ile de arası düzeldi. Yani HTŞ’nin düşmanı belli. İran, Suriye rejimi ve Rusya. ABD açısından bir tehlike arz etmiyor. El Kaide ile de bağlantısı mevcut değil. Gelinen noktada Taliban gibi bir sürece evrildi ve bölgesel sahnede yer edinmeye çalışıyor.

Konuşmalarında Suriye rejimini kaale almayıp ekseriyetle Rusya ve İran’a değinmesiyle biliniyor Colani. Hatta geçtiğimiz günlerde yaptığı konuşmada “İran Suriye üzerinden Pers imparatorluğunu, Rusya ise Sovyetleri diriltmek istiyor” gibi ifadelerle batıya göz kırpmıştı.

Nitekim 7 Mart 2020 HTŞ resmi açıklamasında Türk hükümetine teşekkür mevcuttu. Devletler için ılımlılık ya da radikallik, demokrasi ya da şeriat.. Bunların önemi olmadığını, devletlerin güçlü ile çalışacağını bilen Colani, süregelen süreçte arayı ABD ile düzeltmiş, ve sonunda o “başına 10 milyon dolar ödül konulan Colani” gitmiş, Abd tarafından “uluslararası terör teşkil etmiyor” denerek yumuşatılmış HTŞ gelmiştir. Röpörtajlar veren Colani, açıklamalarında İslami meseleler yanı sıra siviller, katliamlar, İran ve Rusya’nın yayılmacı politikalarına değinerek, batılılara da hitap eden bir pozisyon almıştır.

1905 yılında Afganistan- Pakistan arasında imzalanan Durand anlaşması ile Peştun bölgelerinin bir kısmı Pakistan’da kalmıştı. Bu sebeple Afganistan ve Pakistan iki düşman devlettir. Taliban da bunu iyi kullanıp Pakistan’dan destek almıştı.

Kendisine IŞİD benzeri bir siyaseti uygun görmeyip, savaşı yalnızca Suriye-İran ve Rusya ile veren HTŞ de bu minvalde bir düşünce ile savaştığı ülkelerin düşmanlarıyla arayı iyi tutmaya çalışmıştır. Destek alamasa da en azından köstek olmadıklarını söylemek mümkün.

Bu arada Taliban demişken, HTŞ Taliban’a çok saygı duyar ve kendine rol model olarak görür. Afganistan İslam Emirliği (Taliban) hudut bakanı C. Hakkani öldüğünde de taziye yayınlamış ve övgüler dizmişti HTŞ.

Hem Talibanla hem ABD ile iyi geçinmeyi nasıl başardığını biz de anlamış değiliz doğrusu. Ama söz konusu Colani olunca oluyormuş demek ki. ABD Colani’nin başına 10 milyon dolar ödül koymuştu ama bundan vazgeçti. Çünkü ABD, çıkarını düşünen bir devlet. Rasulayn’daki Sultan Murat grubunu cihatçı görüp İdlib’deki HTŞ’yi yumuşatır açıklamalar yapmasına da şaşırmıyoruz. Açıkçası bu işler böyledir. Güçlü isen, siyaseti uyguladıysan süreç içerisinde herkes sözlerini yutabiliyor.

Malumunuz Suriye muhalif bölgelerde 2 hükümet var. Biri Türk destekli Suriye Milli Ordusu bölgelerinde mevcut “Suriye geçici hükümeti” diğeri ise İdlib ve çevresindeki “Kurtuluş hükümeti”. Kurtuluş hükümeti Heyet Tahrir Şam’a bağlı olan hükümet.

Bölgedeki askeri yapılara gelelim. HTŞ’nin operasyonel gücü takriben 12.000. Lakin yemekçi, şehir polisi, tamircileri vs. de sayarsak bu rakam 15-16 bini buluyor. Ama askeri milis 12 bini aşmaz. Fakat şöyle bir durum var, bölgede mevcut Huraseddin, Türkistan İslam partisi, Ensar Tevhid vb. gruplar takriben 5-6 bin civarında olan bağımsız milis grupları da esasen HTŞ’ye bağlılar. Yani bazı anlaşmazlıklar olsa da HTŞ’nin sözünden çıkmıyorlar ve her olayda HTŞ’nin arkasında durmayı başarıyorlar. Yani biatlı diyemesek de HTŞ tarafından koordine edilen gruplar bunlar.

Heyet Tahrir Şam Lideri Ebu Muhammed Colani


Ve bu da HTŞ’nin işine geliyor. Misal HTŞ’nin politikalarına kızan ya da yeterince radikal bulmayan adam Huraseddin’e geçiyor. Huraseddin olmasa silah bırakacak. Belki IŞİD gibi oluşumlar prim yapacak. Ama bu şekilde oluşumlar olunca yine bu adamlar Heyet Tahrir Şam’dan ayrılsalar dahi kendilerini “biz Colani’nin x politikasına kızıp Huraseddin’e ya da Ensar Tevhid’e geçtik” suretinde tanıtsalar da bu adamlar yine Colani tarafından yönetiliyor. Neticede 5-6 bin olarak söylediğimiz bu bağımsız oluşumlar yapısal olarak olmasa da pratikte HTŞ’ye bağlı.

Küresel bir vizyona sahip olmayıp yerel bir oluşumda ısrar etmesi ve kendisinin de Suriyeli oluşunu hesaba katarsak halkla kurduğu ilişkiler, IŞİD’e nazaran -kendi adına- daha başarılı oldu. Üstelik İdlib’in rejim güçleri ve Rusya’ya karşı savunmasında etkin rol oynayan HTŞ, en iyi direniş gösteren oluşumdur ve HTŞ olmasaydı tek başına Suriye Milli Ordusu İdlib’i çoktan kaybetmişti.
 
 
Bizi Takip Edin
Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipiscing elit, sed do eiusmod tempor incididunt ut labore et dolore